Ulaşım sistemleri içinde bisiklet kullanımının yaygın olduğu kentlerin başında Paris geliyor, 2019 nüfus büyüklüğü 2,172 milyon, bizden küçük yani. Paris’te bisiklet kiralama hizmeti veren Velib şirketi, her 300 metrede bir 1800 bisiklet istasyonunda 23.600 bisikleti kiralıyor. Aslında Velib’i bisiklet kiralama servisinden çok, metro, otobüs, tramvaya alternatif bir ulaşım sistemi olarak değerlendirmek gerekiyor. Çok küçük bir ödemeyle Velib’e üye olduktan sonra dilediğiniz istasyondan bisikleti alıyorsunuz ve yarım saat boyunca bedava kullanıyorsunuz, sonra başka bir istasyona bırakmanız gerekiyor, çünkü bu kiralamanın amacı diğer toplu taşım araçları yerine çevreci bilinçle bisikleti tercih etmeniz, maksimum yarım saatte bir bisikletinizi başka istasyona bırakıp yenisini almanız, oluyor.
Kopenhag 1860’lı yıllardan beri bisiklet kültürüne ve bugün de dünyanın en değerli bisiklet ağına sahip kenti olarak biliniyor, tüm trafik kuralları ve akışı bisikletlilere göre tasarlanmış durumda. Halen 390 km uzunluğunda bisiklet yolu var, yeni yatırımlarla bu ağ genişletiliyor.
Amsterdam, Kopenhag’dan sonra ilk akla gelen bisiklet kentidir. Amsterdam halkı bisikletle ulaşımı, özellikle işe, okula gitmek, alış veriş yapmak ve dolaşmak için kullanıyor. Şehirde toplamda 120 adet bisiklet parkı var.
İspanya’nın Sevilla kenti de, Amsterdam ve Kopenhag gibi bisiklet dostu kent olma yolunda yarışıyor, halen 130 km uzunluğunda bisiklet yolu üzerinde her yıl 70 bin bisikletli sokaklarda seyahat ediyor, bisikletle ulaşım oranı yüzde 7’ye çıktı.
İsveç’in Malmö kenti bisikletli şehir olma yolunda iri adımlar atıyor, önümüzdeki 6 yıl içinde bisikletli ulaşım projelerine 47 milyon Euro yatırmayı planlıyor.
İtalya’nın Milano kentinde de bisikletli ulaşım için iri adımla atılmaya başlandı, bu adımları biraz derinlemesine incelemenin bizim bisikletli ulaşıma geçişimize ışık tutacağına inanıyorum. Gelin ülkemizden Milano’ya göç eden bir hanımefendinin, bu alanda Milano’da neler oluyor? sorusunu cevaplayan bilgileri paylaşalım.
Aslında Milano dünyanın havası en kirli kentleri listesinde 14. sıradaydı, kentte yaklaşık 1,5 milyon insan yaşıyor, ancak her gün Milano’ya çok yoğun motorlu taşıt girişi oluyor. Ulaşımda bisiklet kullanım oranı %5 idi, asla bir bisiklet şehri değildi, hiçbir bisiklet dostu kentler listesinde yer almadı Milano, ta ki Covid salgını yaşayana kadar. 21 Şubat 2020’de salgın nedeniyle evlerine kapanan Milanoluları, 4 Mayıs’ta evlerinden çıkmalarına izin verildiğinde bambaşka bir kent, tertemiz bir hava, sessizlik ve ışık hızıyla yapılan bisiklet yolları bekliyordu. Bu değişim eve kapanma süreci içinde, hükümet, belediye, dernek, özel sektör ve medyanın tetiklemesiyle gerçekleşti.
Hükümet bisikletli ulaşımın güvenliğini sağlama amaçlı yasal kurallar oluşturdu, belediye başkanı Covid’le ilgili tedbirleri vatandaşlara anlatırken, onları kent içi ulaşımda yürümeye ve bisiklet kullanmaya teşvik etti ve de kentte geniş kapsamlı bisiklet ağı oluşturdu, medya kentte yapılan bisiklet yollarını haritalarıyla tanıttı. Kentteki çevre dostu dernekler bir yandan belediyeyi bisiklet yollarının oluşumu için teşvik ederken diğer yandan da üyelerini kent içi ulaşımlarını bisikletle yapmaları için teşvik etti.
İşte bu kapanma süreci içinde bisikletli ulaşımın köşe taşlarını yerleştiren Milano kenti bugün 750 km yeni koridorlarla mevcut bisiklet yollarını tamamlamayı ve bisiklet yolculuklarını kent içinde %10, üst ölçekte ise %20 artırmayı hedefliyor. Milano Belediye Meclisi, karbon salınımlarını azaltma, kent içi trafiği rahatlatma ve bisiklet sürücülerinin güvenliğini artırma yolunda 250 milyon euro yatırım yapma kararı alıyor, darısı başımıza…