Bursa Uludağ Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi, Türkiye Beden Eğitimi Derneği işbirliği ile Uluslararası Katılımlı Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Kongresi’ne ev sahipliği yaptı, kongrenin detaylarını Murat Kuter’in köşe yazısından okurken gözümün önünden benim beden eğitimi yaşantım aktı, durdu. Gelin önce yazının ‘’SON SÖZ’’ bölümüne göz atalım;

‘’Bu değerli meslek gurubu çoğu okul yönetimince ağırlıklı olarak okulun jandarması olarak görülmüş ve dersleri de önemsenmemiştir. Çoğu öğretmenler tarafından neredeyse dersler etüt olarak kullanılmıştır. Halbuki insan organizması fiziksel, zihinsel ve duygusal bir üçgen içinde sosyal bir canlıdır. İnsanın fiziksel etkinliklerinin gün geçtikçe minimize edildiği modern çağda onun hareketsiz yaşamı beraberinde birçok hastalığın davetiyesi olmuştur. Halbuki insan evrim süreci ve uygarlığın gelişimine göz attığınızda savaş ve sporun vazgeçilmez olduğunu görürsünüz. Sanayi devrimi sonrası iş yönetiminde ve iş yapış tarzında kullanılan enstrümanların iki temel kaynağı ordu ve spordu… Ayrıca çocukluktaki kişilik gelişimine paylaşma, takım çalışması, karar verebilme, zaman planlaması gibi alışkanlıklar oyun ve sporla kazanılır. İşte bu noktada beden eğitimi ve sporun önemi ortaya çıkar. Lütfen olanaklarınız içinde çocuklarınızın spora yönelmesini teşvik edin, onlar geleceğimizdir.’’

Evet, sevgili Murat Kuter’in bu aktarımını okurken Bursa Erkek Lisesi ortaokul 1. Sınıftaki ilk beden eğitimi dersimiz gözümün önünde canlandı. Beden Eğitimi öğretmenimiz kravatlı takım elbisesiyle geldiği ilk beden eğitimi dersinde, okul bahçesine yerleştirdiği en alçak konumundaki kasadan nasıl atlanacağını sözlü olarak tarif etti ve de bizi sırayla atlatmaya başlattı. Sıra bana geldiğinde ben kasaya çarptım ve atlayamadım, tekrarlattı, yine atlayamadım. Bu atlayamamam lise son sınıfa kadar devam etti. Diğer derslerimden çoğunlukla 10 not aldığımdan, iftihar listesinde yer almamı önlememek için notumu kırmadı ve 5 verdi. Yağmurlu günlerde beden eğitimi dersimiz sınıfta olurdu, hocamız tahtaya çok güzel resimler çizerek çeşitli spor dallarındaki hareketleri anlatırdı, ben de beden eğitimi günü hep yağmur yağsın diye dua ederdim. Yine bir gün bahçede futbol oynatıyordu, frikik oldu, arkadaşlar bana attırdılar ve tesadüfen gol oldu, hoca kim attı bu frikiği? diye sordu, arkadaşlar, ‘’Erdem attı’’ dediler, hoca hemen ‘’olmaz, o atamaz’’ dedi. Lise son sınıf bitirme imtihanında sadece 19 Mayıs Hareketleri vardı, hepsini kusursuz yaptım ve ilk defa 10 not aldım!

İşte böyle geçen bir beden terbiyesi eğitimi sonucunda yaşamında spor olmayan bir kişi olarak, DSİ Bölge Müdürlüğümde 8 branşta ilkokula yeni başlayanlardan itibaren çocuklara spor eğitimi veren, yarışmalara giren ve şampiyonluklar kazanan kız/erkek sporculardan, takımlardan oluşan bir spor kulübünü, DSİ NİLÜFERSPOR’u kurdum. Kulüpte spor eğitimi veren antrenörler Ankara Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi, İzmir 9 Eylül Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesinden tanıdığım hocalarımızca eğitiliyorlardı. Kulübümüzde spora başlayan çocuklar Uludağ Üniversitemiz Tıp Fakültesi hocalarımız tarafından, spora başlarken sağlık kontrolünden geçiriyorlardı, spor yapmaya mani bir sorunları olmadığı kontrol ediliyordu. Bölge Müdürlüğümüzün 2 büyük ambar binasını spor salonuna çevirmiştik, birinde çeşitli spor aletleri, toplar, minderler, atlama ve tırmanma bantları vardı, kulübümüzde spora başlayacak çocuklar önce bir süre bu salonda serbest bırakılarak istedikleri aletleri kullanarak oyun oynarlardı. Bu süreç içinde antrenörler çocukları izler ve hangi branşta yetenekli ve de hevesli olacaklarını keşfederlerdi. Daha sonraki süreçte kullandığımız ikinci spor salonu ve de bahçemizdeki ağaç korusunda oluşturduğumuz atletizm pistinde kendi branşlarında spor eğitimlerini sürdürürlerdi. Bu çalışmalar ilerlerken her branşta takımlar oluşmaya ve DSİ NİLÜFERSPOR yarışmalarda kendini göstermeye, dereceler kazanmaya başladı. Uludağ’da DSİ olarak bir Kayakevi yaptık, sade bir tesisti, odalarında ranza yataklarda yatılırdı, kız/erkek iki tane de kayakçı koğuşumuz vardı. Yüzlerce çocuk küçük yaşta kayak öğrendi, kayak milli takımına giren kayakçılarımız oldu, Kayak Federasyonunda söz sahibi olduk. DSİ çalışanları da, aileleriyle birlikte bu tesiste hem tatil yaptı, hem de kayak öğrendi, ben de 45 yaşımda kayak öğrendim. Türkiye Kayak Federasyonu ve Milli Olimpiyat Komitesi yönetimlerinde yer aldım. Türkiye Kayak Federasyonu olarak Bursa Demirtaş’ta oluşturduğumuz uluslararası standartlardaki çim kayağı pistinde Dünya Çim Kayağı Şampiyonası’nı organize ettik ve o güne kadar yapılan şampiyona organizasyonlarının en başarılı olması nedeniyle, Dünya Olimpiyat Komitesi Genel Kurulunda ödül aldık. Bursa’ya tenisi biz getirdik, Setbaşı tesislerimizde uluslararası standartlarda tenis kortları yaptık, çocukların ve her yaşta insanın tenis öğrenmesini sağladık, halen tenis severler o kortları kullanıyorlar. Bir memur arkadaşımızın ilkokula başlayan çocuğunu antrenörler tenise yetenekli buldular, tenise başlattılar. O çocuğumuz bugün İstanbul’un büyük tenis kulüplerinden birini yönetiyor.

Bu özellikleriyle DSİ NİLÜFERSPOR beden eğitimi alanında çok yönlü spor eğitim sisteminin örnek alınacak bir uygulayıcısı oldu…