Geçen hafta konunun eğitim bölümünü vermeye çalışmıştım. Bu hafta, konunun uzmanı Prof. Dr. Cem Kılıç'ın bir yazısından alıntılar yaparak sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Nitelikli iş gücünün oluşturulması, eğitim kurumlarının yanı sıra iş yerinde verilen eğitimlerle de sağlanmaktadır. İşverenin ihtiyacı olan becerileri kazandırmak amacıyla verdiği eğitimlerin, kimler tarafından karşılanması gerektiği tartışma konusudur. Çünkü verilen bu eğitimler, işçinin başka işveren yanında çalışmasını mümkün kılmakta, eğitim sonrası muhtemelen daha yüksek ücretle iş bulabilmektedir.
Bu nedenle işverenler bu tür eğitimlerin ücretinin işçi tarafından karşılanmasını veya asgari bir çalışma taahhüdü vermesini isteyebilmektedir. İşveren; verilen eğitimin bir unvan kazandırdığı durumlarda, doğrudan bu unvana sahip kişileri işe alabileceği gibi, unvanı kazandıracak eğitimleri aldırarak veya (belge verme imkânı varsa) kendisi bu eğitimi vererek işçiye unvan kazandırabilmektedir.
İşe yönelik eğitimlerde ise, genellikle bir ödemeden ziyade asgari çalışma taahhüdü öngörülmektedir.
İşveren, sağladığı eğitimin hem doğrudan masraflarını hem de dolaylı maliyetini göz önünde tutarak işçiden bunun karşılığını bir şekilde almayı bekliyor. İşverenler çalışanı işe alırken kendisine belirli bir süre işletmeden ayrılamayacağını ifade eden sözleşmeler imzalatmaktadırlar.
Ne var ki işverenler, caydırıcı olması için iş sözleşmelerinde çok yüksek tutarlar belirleyebiliyor. Eğitim giderlerine ilişkin faturalar, eğitime katılanların katılım formundaki imzaları özel önem taşıyor.
Görüldüğü gibi; eğitimli, sertifikalı personel yetiştirilmesi, işveren ve işçi/çalışan açısından ilave külfetler gerektiriyor. Ülkemizdeki iş hayatının tarafları, devletin de katkılarıyla birlikte eğitimi sürdürmek zorundadır. Gelişen teknoloji ve serbestleşen küresel ticaret bizleri buna zorlamaktadır.
Bazı nehirler, örneğin Nil Nehri, denize varmadan önce kollara ayrılarak bir delta yaratmaktadır. Günümüzde de mesleki eğitimde bu yol izlenmek zorundadır.
İlgili odalar, milli eğitim müdürlükleri ve büyük sanayi kuruluşları bu konuda çalışmalar sürdürmektedir. Ancak yetersizdir. 86 milyonluk bir ülkede daha geniş bir kesimde bu çalışmaları çoğaltmak zorundayız. Tüm toplum olarak daha ilkokuldan başlayarak gerekli düzenlemeleri çoğaltarak yürütmeliyiz.
Bizi kazançlı kılacak olan bu konuda yapacağımız yatırımdır.