Geçen hafta Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, alanında uzman isimlerin katılımıyla ‘’Turizm Değerlendirme Toplantısı’’ düzenledi ve turizmin stratejik hedefleri konusunda fikir alış verişinde bulundu. Konu Uludağ’a gelince, Uludağ’ı kongre turizminin merkezi haline getireceklerini, zirvede 3 ay açık kalan otellerin yılın 12 ayında hizmet verecek hale getirilmesini planladıklarını vurguladı. Aslında Uludağ’ın yılın 12 ayı canlı tutulması çok doğru bir hedef. Bu canlılık kent ekonomisini de güçlendirecektir ama bu güçlenmeyi zirveye taşıyacak başka özellikleri de var Uludağ’ımızın. Şöyle ki;

Biliyorsunuz ben bu köşede konu Uludağ olunca, dağ turizminin zirvesine yerleşmiş olan Alplerdeki turizm düzenini önünüze sererim, şimdi de Sayın Mustafa Bozbey’in önüne sereceğim;

Sayın Başkanım, DSİ’de kurduğum Nilüferspor bünyesindeki spor dallarından biri kayak idi. Bu amaçla Uludağ’da bir de kayak evi yaptırmıştım. Burada 8 yaşındaki çocuklardan başlayarak herkes kayak öğrendi, ben 45 yaşımda öğrendim. Çalışmalarımız ilerledikçe de adımız duyulmaya başladı, Türkiye Kayak Federasyonu yönetiminde, ardından da Milli Olimpiyat Komitesinde görev aldım. Bu görev süreçlerim içinde Kayak Milli Takımıyla beraber dünya şampiyonalarına ve bir defa da Fransız Alpleri’nde düzenlenen Kış Olimpiyatlarına katıldım. Olimpiyat sürecinde kaldığımız otelin sahibiyle tanıştım ve Uludağ’ı ve kış turizmini konuşarak görüş almak istedim. Kendisinin Alpler’de 5 oteli daha varmış ve bana ‘’Biz artık kış turizmcisi değiliz, gelirimizin yüzde 60’ından fazlasını yazın kazanıyoruz’’ dedi. Aslında Alpler’deki yürüyüş patikaları ağını, çim kayağı müsabakaları nedeniyle yaz aylarında görmüştüm.  

Daha sonraki yıllarda Alpler’e gittiğimde o otel sahibinin anlattığı, Dağlardaki Yaz Turizm Hareketini, içinde yaşayarak daha yakından inceleme fırsatım oldu. Evet, Alpler yürüyüş patikaları ağıyla örülmüş, ağın işaretlenmesi de karayolu ağı gibi, tüm kavşaklarda yön levhaları, bir sonraki kavşağın mesafesi ve yürüyüş süresi gibi detaylı bilgilerle donatılmış ve bu bilgiler haritalara işlenmişti. Patikalarda yürüyenlerin ellerinde patika ağlarını gösteren haritalar vardı. Bugün bu ağlar gelişen teknolojiyle elektronik ortamda geliştirilmiştir, ellerindeki telefon ekranında tüm bilgilere ulaşıyorlardır. Avrupalılar artık yaz tatillerini denizde geçirmiyorlar, bizim sahillerimize de gelmiyorlar. Via Alpina adını verdikleri 8 Alp ülkesinde oluşturulmuş bir proje kapsamındaki 4600 km uzunluğa sahip, 340 etaptan oluşan yürüyüş parkurlarında, her gün kilometrelerce yürüyerek geçiriyorlar. 

Alpler genelde köknar ağaçların oluşturduğu ormanlarla kaplı, Uludağ da aynı köknar ormanlarıyla kaplı, bu tür çam ağaçları bölgede sadece Alpler’de ve Uludağ’da var. İşte bu yönüyle Uludağ Avrupalılar için tanıdık bir yaşam ortamı. Ama Uludağ’ın çok önemli bir artısı da var; dünyada sadece Uludağ’da yetişen 37 endemik tür bitkinin yaşıyor olması. Bu bitkilerin cinsleri ve yaşadıkları alanlar, Uludağ Üniversitemizin bilim insanları tarafından yapılan çok detaylı saha araştırmaları sonucu belirlenmiş durumda. Çalışmayı yapanlardan biri Prof. Dr. Gönül Kaynak, emekli oldu ama ilişki kurulabilir. Bu doğa hazinemizin cinsleri ve kapladığı alanlar hem sahada işaretlenir,  Türkçe/İngilizce bilgi levhalarıyla donatılır, hem de dikkatle korunmalarının sağlanacağı düzende yürüyüş patikaları ağıyla çevrilir, işte o zaman Uludağ Dört Mevsim Turizm Piyasasının gözdesi konumuna oturur ve de Alplere ciddi bir rakip olur. Tabii bu alanlar dışında da orman içinde, ama dal bile kesmeden ve de açık alanlarda, göller bölgesine ve zirveye kadar ulaşan alanlarda yürüyüş patika ağı, aynı Alpler’deki yönlendirme plakalarıyla donatılarak uluslararası turizm piyasasına sunulur.

Uludağ’ın turizm piyasasının ilgisini çekecek bir başka doğa görüntüsü de, üzerindeki göller, 2543 m olan Uludağ zirvesinin hemen altındaki buzul gölleri, Kilimligöl (2330m), Buzlugöl (2390m), Karagöl (2270m), Aynalıgöl (2310m), bir de çok sığ olduğu için yazın kuruyan Heybeligöl (2410m).

Uludağ’ın bu güzelliklerini eteklerindeki değerleriyle de bütünleştirmek, sizin ‘’Dört Mevsim Uludağ‘’ hedefinize güç ve renk katacaktır. Örneğin Nilüfer Vadisi, Misi Köyü/Doğancı Barajı/Nilüfer Barajı arasında, doğanın güzellikleri içinde, oluşturulacak yürüyüş patikaları ağı doğa sevenlerin kullanımına açılır. Cumalıkızık Köyü, tarihi evleriyle, doğa içindeki yaşam tarzıyla, yemekleriyle ve de çevresindeki platoda oluşturulan Orman Parkıyla turizm sektörünü yıl boyu canlı tutar. Aynı düzen tarihi İnegöl Mezit Köyü çevresinde kurularak İnegöl de Uludağ’ın Dört Mevsim Turizm Ağı içine sokulabilir…

İşte bu paha biçilmez özellikleriyle Uludağ’ı, Kongre Turizminin yanında, çok kapsamlı ve renkli Dört Mevsim Turizm hedefine ulaştıracak etkin oluşumları Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in değerlendirmesine sunuyorum.