Çağdaş Toplumların Çağdaş Eğitim Sistemi
Bu eğitim sistemini geçen yıl da köşemde işlemiştim ve yazıma, eğer Köy Enstitüleri kapatılmasaydı bugün Türkiye dünyanın en gelişmiş, en zengin ülkeleri arasında yer alırdı iddiamı önünüze sererek başlamıştım. Halk TV’de Serhan Asker’in Çifteler Köy Enstitüsü’nün metruk binası önünde bu konuyu yeniden işlediği Görkemli Hatıralar programını seyrederken, bu dinamik eğitim sistemini canlı tutma umuduyla düşüncelerimi bu ikinci yazımla tekrar sizlerle paylaşmaktan kendimi alamadım.
Serhan Asker’in programına Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Mahmudiye Belediye Başkanı İshak Gündoğan ile birlikte Çifteler Köy Enstitüsü öğretmeni İlyas Küçükcan konuk oldu. Başkan Kurt, Odunpazarı Belediyesi olarak Çifteler Köy Enstitüsünü restore etmek istediklerini, ama izin alamadıklarını açıkladı. Aslında programın bina içinde çekimi için de izin verilmediğinden, çekim bina önünde yapıldı. Yıllar önce yapılıp eğitim amaçlı kullanılan bu bina, boyası ve biraz sıvaları dökük olması dışında dimdik ayakta duruyordu. Başkan Kurt konuşmasında bu enstitüden mezun olan bilim insanlarını, sanatçıları anarak, çevre köylerin tamamında birçok eğitimci yetiştiğinin altını çizmiştir.
Köylerin yaklaşık 150 yıllık köyler olduğunu, 150 yıllık süreçte bu çevrede bir tek cinayet işlenmediğini de vurguladı. Köy Enstitüsü eğitim sistemi içinde bilgi depolamanın yanında dostluk, barış, kardeşlik ön planda olmuştur. Bu enstitüden mezun olanlar içinden 200’den fazla üniversite mezunu çıkmıştır.
Bu vesile ile Köy Enstitüleri’nin kuruluş düzenine göz atalım. Tamamen Türkiye’ye özgü bir eğitim projesi olarak 28 Aralık 1938’de İsmet İnönü önderliğinde Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un çabalarıyla hayata geçirilirken, köylerde yaşayan ve ilkokul mezunu olan çocukların Köy Enstitülerinde eğitim görüp yaşadıkları köylere dönerek öğretmenlik yapmaları amaçlanmıştır. Beş yıl süren eğitim programlarının yarısı kültür derslerine, dörtte biri tarım dersleri ve tarla çalışmalarına, dörtte biri de sanat ve teknik derslere ve uygulamalara ayrılmıştır. Uygulamalar için her enstitünün kendilerine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları ve uygulama atölyeleri vardı.
Evet, bizim Köy Enstitüleri sistemimiz bugün gelişmiş ülkelerde uygulanan, Uygulamalı Mesleki Eğitim Sistemlerinin aynıydı. Örneğin ilk beraberlik adımımızı UNESCO derneğimiz aracılığıyla attığımız, Almanya’nın Kulmbach kentindeki Hans-Wilsdorf meslek okuluyla Tophane Mesleki ve Teknik Anadolu Lisemiz arasında 1992 yılında başlayan kardeş okul projesi içinde, 1999 yılında kardeş şehir oluşumumuzda, Kulmbach’da yerel yönetimin toplumun tüm bölümleriyle kol kola girerek kenti yönettiklerini görmüş, tüm meslek dallarında çalışacak insanların uygulamalı meslek eğitim sistemi içinde yetiştirildiklerini öğrenmiştim. Almanya’da çocuklar 8 yıllık ilkokulu bitirirken öğretmenleri diplomalarının üzerine ‘’Eğitimine lisede devam edebilir’’ notunu koyarsa çocuk lise ve ardından üniversite eğitimini alıyordu. Bu notu alamayan çocuklar ise Uygulamalı Meslek Okullarında eğitiliyordu. Ama iş dünyasında çalışan tüm ara sınıf elemanları, fabrikalardaki ustalardan, lokantalardaki garsonlara, bürolarda çalışanlara kadar herkes bu eğitimden geçiyordu. Hani bizim iş dünyamız kalifiye ara eleman bulamıyoruz, diye devamlı yakınırlar ya, işte çözümü burada. Aslında BTSO bu çözüme yönelik örnek bir adım attı, OSB içindeki Meslek Lisesinin uygulamalı düzene girmesinin önünü açtı, okulda eğitim gören öğrencilere eğitim aldıkları alanda OSB içinde üretim yapan fabrikalarda haftada bir gün çalışma imkanı sağlanıyor.
Bizim Köy Enstitülerimiz de, gelişmiş ülkeler paralelinde kalifiye öğretmen ve iş insanı yetiştiren Uygulamalı Eğitim Sistemiydi. Enstitüler kurulurken, tarıma elverişli, geniş arazisi olan köyler tercih edilirdi. Köy çocuklarına kitaba, deftere dayalı öğretim yerine ‘’iş için, iş içinde eğitim’’ ilkesi uygulamaya sokululuyordu. Her okulun kendine ait bağları, bahçeleri, tarlaları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin yarısı temel eğitim konularını içeriyordu, geri kalanı da uygulamalı eğitim idi. 1940-1946 yılları arasında Köy Enstitüsü öğrencileri tarafından 15,000 dönüm arazi tarıma elverişli hale getirildi ve tarımsal üretim yapıldı. 75,000 yeni fidan dikildi, oluşturulan bağların büyüklüğü 1,200 dönümdü.
Köy Enstitüsü’nü bitiren sadece ilkokul öğretmeni olmuyor, aynı zamanda ziraatçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık, marangozluk ve sağlık konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu.
Kapatılıncaya kadar Köy Enstitülerinden 1,308’i kadın olmak üzere, toplam 17,341 köy öğretmeni yetiştirildi. Bunlar yurdun dört bir tarafına dağılarak, ülkemiz için Aydınlanma Meşalelerini yaktılar!!!