Bursa’mız her bakımdan pek çok ayrıcalıklı özelliğe sahip bir şehrimiz. İlk yerleşimlerin M.Ö. 5200’lerde başladığı, Ilıpınar Höyüğü kazılarında ortaya çıkmış. Dağı ve denizi ile, verimli tarım arazileri, bol ve temiz yer altı suları, zamanla gelişmiş sanayisi ve iş olanakları, tarihi ve turistik özellikleri ile dünya kentlerinin sahip olamadığı imkanları barındıran, doğal güzellikleri ile yaratanın bonkör davrandığı bir kent.
Ne yazık ki sonradan gelen nesillerimiz, bu bahşedilmiş güzelliklerin kıymetini bilememiş ve geçtiğimiz 100 yıl içinde Cennet Bursa’yı plansız, hayasız, doyumsuz bir cehaletle yeşilden griye çevirmiş, yeşil cennet kaçak yapı cenneti olmuş. Planlı sanayi çabalarına karşın kaçak fabrikalar ve sonunda 17 ayrı alanda OSB, 2 küçük sanayi yetmemiş pek çok dağınık irili ufaklı sanayi tesisi ortaya çıkmış, çevre ve dereler, akarsular kirletilmiş ama doyumsuzluk, aç gözlülük bitmemiş. Sistem yöntem değiştirmiş, kitaba uydurulmuş devam ediyor. Örneğin, bağlara bahçelere sundurma yapılıp 500 KW trafo tesis ediliyor, kuyular açılıyor, netice bilinse de izinler durmuyor. Konut bölgelerindeki yöntem ise kentsel dönüşüm, ticari ya da turistik bahaneli amacı aşan yüksek emsaller.
Bir tarafta kaçak yapıyla mücadele diyen belediyeler, diğer taraftan kendi eliyle, zaman zaman bonkörce dağıtılan emsaller ile kenti beton yığınına çeviriyor. Ancak alt yapıya, yeşile nefes alacak alanlara neredeyse hiçbir yatırım yapılmıyor. Yatay inşaat yerine, dikey inşaat tercihleri yoğunlukta ve şehir merkezlerinde, alt yapı eksikliklerine rağmen yüksek emsal uygulamaları adeta teşvik ediliyor. Son zamanlarda yapılan veya yapılmaya başlanan komplekslerin tanıtım reklamlarına bakarsanız, şehrin en sıkışık trafiğe maruz noktalarında yapılan inşaatların aşırı emsal kullandığını görürsünüz. Halbuki ilgili belediyelerin imar sayfasına girildiğinde o parseller için emsal miktarının maksimum 1,5 olduğu yazar. Belli ki bir takım özel nedenler emsali arttırmış. İzni verenler, bu durumun o çevrede yaşayan insan hayatını olumsuz etkileyeceğini, bölge alt yapısının uygulanan bu emsallere göre planlanmadığını, çıkacak sorunlardan tüm çevre halkının ve çevre esnafının olumsuz etkileneceğini unutmuş ya da umursamamış ve emsali birkaç kat arttırmış.
Ayrıca bu tip imar tadilatlarının hem ilçe ve hem de büyükşehir belediye meclislerinden geçmesi gerekiyor. Bu durumda tüm meclis üyelerinin bilgisi ve çoğunluğun onayı şart.
Kötü olan, yüksek emsal kullanımının alışkanlık olmaya başlaması. Pek çok benzeri yapı şehrin önemli noktalarında yaygınlaştı. Bu bakış açısı, yazık ki şehri belki de gecekondulardan daha fazla etkileyecek betonlaşmaya neden olmakta. Ayrıca bir bilinçli vatandaş düşünün. Kendisi ve ailesi için bir yuva planlamış, mevcut projeleri ve çevresini incelemiş, almayı düşündüğü ev çevresindeki ulaşımı, çocuklarının eğitim ve oyun alanlarını, çevredeki sağlık imkanlarını düşünmüş ve bir ev almış olsun. Sonra siz gidin böyle bir izin verileceği ihtimali bile mevcut olmayan çevresine dev bir kompleks inşa edin ve çocuklarının rahatça oynayabileceği bir çocuk bahçesi dahi tehlikeli hale gelsin, evine ulaşımı çileye dönüşsün, ömrünün 10 yılı inşaat tozu solusun ve alt yapı sıkıntısı çeksin. Haklarınızın gasp edildiğini, beyan edilenle yapılanın farklı olduğunu, bunun adaletli olmadığını düşünmez miydiniz?
Hepsinden öte bu bakış açısı ile nasıl bir planlamacılık, nasıl bir kentleşme mümkün olabilir? Dünyanın çağdaş kentlerinde olacak şey değildir. Proje çok güzel bir komp-leks projesi olabilir. Ancak yapılacaksa, çevresini boğacak değil, çevresine hayat verecek alanlarda yapılması doğru, mantıklı ve çağdaş olacaktır. Dünyanın gelişmiş hiçbir ülkesinde, büyük şehrinde yerleşimi neredeyse tamamlanmış bir bölgenin en gayri müsait yerine, hiçbir planda görünmeyen böylesi birkaç misli nüfus yoğunluğu ilave edilemez. Bu şehircilik prensiplerine ve yaşam kalitesine tamamen aykırı bir durumdur.
Bir başka acı durum ise, mahkemelerimizin geç de olsa bu tip konularda verdiği durdurma ve iptal kararlarına rağmen inşaatların devam etmesi ve sonuçta bir şekilde çıkarılan aflarla bunların yasallaştırılması. Şehrimizde pek çok örneği vardır. Galiba, siyaset, yaşam kalitesini ranta endeksleyen bu imar uygulamalarından elini çekmedikçe de bu durum düzelmeyecektir. Bir gün yapılan hatalar anlaşılacak ancak doğruyu anlamak galiba bir 100 yıl daha sürecek.