Türkiye, 2002 yılından bugüne tam 18 kez eğitim sistemini, 4 kez eğitim müfredatını, 9 kez de Millî Eğitim Bakanını değiştirdi.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 3 yılda bir 15 yaş grubu öğrencilerin kazandığı bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma yapıyor. Bu araştırmanın adı Türkiye’de öğrenci ebeveyni olan herkesin yakından bildiği PISA’dır. PISA ile OECD’nin ülkelerindeki öğrencilerin okulda öğrendikleri bilgi ve becerileri gerçek yaşamda kullanabilme durumu ölçülüyor. PISA’da çoktan seçmeli soruların yanında, karmaşık çoktan seçmeli, açık uçlu, kapalı uçlu gibi değişik soru türleri kullanılmaktadır. Bizim çocukların alıştığı, sadece tek doğrusu olan çoktan seçmeli sorular kullanılmıyor, sadece bilgi ölçülmüyor. PISA’da bilginin yanında, beceri ve yetkinlik de ölçülüyor. Bizim okul sistemimiz öğrenciye sadece bilgi veriyor. Sınav sistemlerimiz, öğrenilen bilginin önce beceriye, sonra yetkinliğe dönüşmesine olanak tanımıyor. Sınav sistemi sorununa köklü çözümler üretilmediği sürece, çocuklarımızın matematik okuryazarı, fen okuryazarı, okuma ve diğer temel becerilere sahip olabilmesi çok zor. Dolayısıyla da eğitim karnemizin dünya ölçeğinde sürekli gerilerde kalması ve şartlar değiştirilmedikçe bunun değişmesinin mümkün olması mümkün değil. Belki de bu nedenle uygulama özürlü bir gençlik yetişti. Yapılması gereken biliniyor ama yapılamıyor ya da doğru yapılamıyor.
Peki yetkili uzmanlarımızın bu durumun farkında olmadıkları düşünülebilir mi? Elbette değil. O halde mesele ne?
Acaba OECD standartlarında bir eğitim sisteminin arzu edilmemesi ve bu anlamda eğitim verebilecek uzmanlar yetişmesi, fiziki altyapının hazırlanması konusunda isteksizlik olabilir mi?
2024-25 eğitim yılı başında yaşananlara bakılınca, tasarruf tedbirleri kapsamında denilerek, taşımalı eğitim sistemine son verilmesi, köy ve beldelerde yaşayan öğrencilerin ortaokul ve lise öğrenimine ulaşmasını engellemeye dönük uygulamalar, temizlik personellerinin kaldırılması, öğretmen atamalarındaki karmaşa ve benzeri uygulamalar eğitime nasıl bir gözle bakıldığının da açık ifadesi mi?
Okullar açıldığından bu yana eğitim konusundaki tartışmalar bitmedi. Başta ekonomi ve geçim sıkıntısı olmak üzere pek çok konuda önemli sorunları olan Türkiye, gerçek gündemi olan konuları tartışmaya zaman bulamıyor. Gündemi yönetenlerin işi bu ise, başarıları taktiri hak ediyor. Hemen her eğitim sezonu başında yaşanılması alışkanlık haline gelen eğitim sorunları, bu önemli konuda ne derece plansız ve duyarsız olunduğunun göstergesi.
Şeytana sormuşlar; “tepedeki ağaçların arkasındaki ordu senin mi?” diye. “benimdir” demiş. “Ama aşağıya doğru koşarlarken ‘Allah Allah’ diye bağırıyorlar” şeytan cevaplamış. “Ne yani” demiş. “Şeytan şeytan diye mi bağırsınlar. Bizim işimiz aldatmak.”