10-16 Kasım, Atatürk’ü anma haftası. 86 yıl önce bir 10 Kasım sabahı kaybettiğimiz atamızı anacağız. Acaba ebedi liderimiz Atatürk’ü ne kadar anlıyoruz?

İtiraf etmek gerek ki, tüm dünya devletlerinin uzlaşımı ile Dünya kültür antropoloğu da denilen, asrın lideri ilan edilen, bizim liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü gerçekten anlayabilseydik, fikirlerini günlük hayatımızda yaşatabilseydik, Türkiye bugün çok ama çok farklı yerlerde olurdu.

Bu gerçeği anlatmak kitaplara sığmayacaktır. Ancak birkaç çarpıcı örnek onun nasıl bir deha, ne büyük bir düşünür, vatan ve millet sevgisi dolu devlet adamı olduğunu göstermeye yeter.

1976 yilinda,152 üyesi olan UNESCO, üyelerine bir öneriyle gelmiş. Öneri diyor ki, “Bugün UNESCO'nun üzerinde çalıştığı bütün projelerin isim babası Mustafa Kemal'dir. Bu nedenle onun doğumunun 100. yılı, UNESCO'nun 152 ülkesinde aynı anda kutlansın.” Oy birliği ile kabul ediliyor ve tanıtım amaçlı şu belge imzalanıyor.

“Atatürk kimdir; Atatürk uluslararası anlayış, iş birliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.”

Bu belge, imzasını takip eden 1 yıl boyunca 151 ülkede defalarca yayınlanmış. 152. ülke kim? Ne yazık ki evet.

Bir İngiliz gazeteci Mustafa Kemal`e sormuş.

“Birleşmiş Milletler’e üye olmayı düşünüyor musunuz?” Mustafa Kemal'in cevabı aynen şöyle:

“Şartlarımızı koyarız. Kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Eğer davet gelirse, düşünürüz.”

Evet, Birleşmiş Milletler sadece Türkiye'yi davet edebilmek için yasasını değiştirmiş ve Türkiye, Birleşmiş Milletler’e ilk davet edilen ülke olmuş.

Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns, 2005 yılında bize şunu önermiş. “Türkiye, ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk’ü örnek alsın yeter.”

Maliye arşivleri incelendiğinde Atatürk’ün ekonomide en önem verdiği şeyin Türk parasının değerini korumak olduğunu görmekteyiz. 1919'da Türk parası, Sterlin karşısında 605 kuruş. O zaman dolar yok. Kurtuluş Savaşı yapılmış, ülke yıkılmış tekrar yapılmış. 1938'de yani 19 sene sonra sterlin 616 kuruş. Kâğıt para artış hacmi 1919'dan 1938’in son dört ayına kadar 19 senede sadece yüzde 8. Bu çok büyük bir başarı. Sağlığı nedeni ile ilgilenemediği 1938 yılı son dört ayında ise yüzde 15. 

Bir başka arşiv belgesi ise şöyle diyor: 5 Aralık 1927'de bir Türk lirası verdiğimiz zaman, 2 dolar alınabiliyordu.

1929 yılında dünyayı sarsan çok büyük ekonomik kriz olmuş. Sarsılmayan tek ülke Türkiye. Kişi başına düşen milli gelir yüzde 51,2 artmış. Enflasyon ise yüzde -1.2. Bunlar resmi rakamlar.

İstanbul ve Ankara illerinden birisine ATATÜRK adının verilmesi için bir kanun önergesi verilmiş Meclis’e. ATATÜRK bu önergeyi vereni hemen çağırmış ve aynen şunları söylemiş; “Bir ismin dillerde kalması için şehrin temellerine sığınmasına gerek yoktur. Bakın bu şehrin ismi İstanbul ama Fatih Sultan Mehmet'i hemen hatırlıyoruz. Eğer ben bir şey yapabildiysem bunu binaların tepelerine, şehrin temellerine ismimi yazarak değil, milletimin kalbine yazarak anılmak isterim"

1938`de bir İranlı şair bir Tahran gazetesine ölümü üzerine bir şiir yazmış. Şiir’in iki mısrası diyor ki; “Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse, başına Mustafa Kemal gibi lider getirir.” Bir Norveç atasözü ise şöyle diyor. “Çaresiz kaldığında, Atatürk gibi düşün.”

Keşke onun fikirlerini gerektiği kadar yaşatabilsek.