Toplumda kumar ve bahis kaynaklı borçlardan dolayı, yoksul düşenler, çeşitli suçların failleri olanlar ve aile hayatları zarar görenler az olmasa gerekir. Bu borçların sosyal ve ahlâki yönlerden zararlarına ilişkin olumsuz sonuçları dışında ve ayrıca ödenmesinde de sorunlar maktadır.
Kumar ve bahis kaynaklı borçlar eksik (tabii) borç teşkil ederler. “Kanun koyucu, sosyal ve ahlâki yönlerden zararları olan kumar ve bahis için hükümsüzlük müeyyidesi öngörmemiş; kumar ve bahis borcuna ilişkin ifanın geçerli olması esasını benimsemiştir.”1
Kumar borcunun eksik (tabii) bir borç niteliğinde olduğu görüşünü belirten Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihat metni şöyledir; “..kanun koyucu, sosyal ve ahlaki yönlerden zararları olan kumar ve bahis için hükümsüzlük müeyyidesi öngörmemiş, kumar ve bahis borcuna ilişkin ifanın geçerli olması esasını benimsemiştir (Yavuz, C.: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Beta Yayınevi, 4.Bası, İstanbul 1996, s.831).Öğretide baskın olan görüşe göre, kumar ve bahis sözleşmeleri geçerlidir; bunlardan borç doğar. Fakat bu borçlara dayanarak borçluyu borcunu ifa etmek üzere zorlama imkanı yoktur. Bu borç, dava hakkından yoksun, eksik (tabii) bir borçtur.”2
Kumar ve bahis sözleşmesi, amacı bakımından, talih ve tesadüfe bağlı sözleşmeler (contrats aléatoires) grubunda yer alır. “Talih ve tesadüfün beklenen menfaatin tam olarak gerçekleşmesinde başat (baskın) rol oynadığı sözleşmeler” arasında, kumar ve bahis, ölünceye kadar bakma ve ömür boyu gelir sözleşmeleri yer alır.3
Kumar borcunda, borçlu “ödemeye yanaşmazsa zorla ödettirilmesi yoluna gidilemez. Bu nedenledir ki “kumar borcu namus borcu deyimi” yaygın olarak kullanılır. Yani, ödeme işi borçlunun insafına kalmıştır. 4
Kumar ve bahisten doğan borçların eksik borç olarak düzenlenmesinin sebebi, taraflar arasında gerçekleşen malvarlığı değişiminin iktisadî bakımdan lüzumsuz, faydasız ve gayri makul oluşudur. Burada servet değişimi kaybeden taraf için çok zaman tehlikeli ve meşum zararlar doğurabilir. Kazanan taraf için de ahlâki bakımdan tamamen meşru bir kazanç sayılamaz. Bununla beraber, kumar ve bahis borcunun ahlâka ve adaba aykırı olduğu da iddia edilemez. Eğer öyle olsaydı, Türk Borçlar Kanunu’nun 27 nci (Mülga BK m.20’inci) maddesine göre batıl sayılırdı; isteyerek olsa bile, ödenmiş olan şey geri istenebilirdi. Kumar ve bahisin eksik borç olarak düzenlenmesindeki mülahaza kamu düzenidir. Hâkim bu ciheti resen nazara almalıdır. Kumar ve bahis borcunun tahsili için yapılan icra takibinden kurtulmak mümkündür. Kumar ve bahis def’inin ileri sürülmesi, hüsnüniyet kaidelerine aykırı düşmez, hakkın kötüye kullanılması vasfını iktisap etmez.5
Diğer bir görüşe göre, kanun koyucu, kumar ve bahsi, sosyal ve ahlâki yönlerden zararlı bulmaktadır. Ancak kumar ve bahis için hükümsüzlük müeyyidesi öngörmemiştir. Bu borca ilişkin ifanın geçerli olması esasını benimsemiştir. Kumar ve bahis borcunun eksikliği savunması, defi değil, itiraz teşkil eder. Hâkim tarafından resen dikkate alınır. Bu savunma kural olarak hakkın kötüye kullanılması sayılmaz.6
Ailenizle birlikte esenlik ve mutluluklar diler, en içten saygılarımızı sunarız.