Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez (TBK m.445/I).                      

Rekabet yasağı sözleşmesinde, işçinin hangi coğrafi alanda rekabetten kaçınmakla yükümlü bulunduğu da belirtilmiş olmalıdır. Bu alan hiçbir zaman işverenin iş ilişkilerinin ulaştığı fiili sınırı aşmamalıdır.[1]  Diğer bir anlatımla, işveren ticaret siciline kayıtlı ise, bu sicilde gösterilen faaliyet alanları değil, bunlardan hangilerini fiili olarak yapmakta ise, bu fiili sınır esas alınmalıdır.

Aynı görüşü içeren Yargıtay içtihat metni şöyledir;

"Rekabet yasağının işverene ait işlerden hangisi ya da hangileri ile sınırlandırıldığı net biçimde belirlenmelidir. Özellikle şirketlerin ticaret siciline kayıt sırasında faaliyet alanlarının geniş tutulduğu ülkemizde, işçinin bütün alanlarda çalışmasının sınırlandırılması mümkün olmaz. İşçinin işverene ait işyerinde yapmakta olduğu işle doğrudan ilgili ve işverenin asıl faaliyet alanına giren işler bakımından böyle bir sınırlama getirilmelidir.
İşçi ve işveren arasında rekabet yasağını öngören düzenleme, işyeri devri halinde de kural olarak geçerliliğini sürdürür. Devralan işverenin başka bir amaca yönelmesi ve faaliyet alanını değiştirmesi halinde ise rekabet yasağı sona erer
."[2]

Bu nedenle sözleşmede, belirli bir coğrafi bölge veya mesafenin yer alması gerekmektedir. Örneğin; Ankara ili veya işyerinden yüz kilometre uzaklık gibi. İşletme ne kadar ihtisaslaşmış ise etki alanı da kural olarak o kadar geniş olacağından, rekabet yasağının böyle bir ihtimalde nispeten daha geniş bir bölge için kararlaştırılması söz konusu olabilecektir.[3] Yasak kapsamındaki coğrafi alan, işverenin faaliyet gösterdiği yer ve müşteri muhitiyle ilgili olmalıdır.[4]                                                                                                                               

Diğer kriterlere göre getirilen sınırlamalar da  dikkate alınarak yapılan bir değerlendirme sonucunda, işçinin iktisadi geleceğinin hakkaniyete aykırı olarak güçleştirilmiş olduğu  sonucuna varılırsa bu sefer yargıcın yasağı sınırlandırması gerekecektir.[5]                                     Aynı yönde görüş içeren Yargıtay içtihat metni şöyledir; "Bu maddenin temelinde rekabet yasağı sözleşmesinde kanunda öngörülen sınırlamaları aşan hükümler öngörülmüş ise hakimin MK'nın 4. maddesi gereği hakkaniyet ölçüsünü de gözeterek aşırı kaydı “yasal ya da uygun seviyeye” indirmesi düşüncesinin yattığı söylenebilir. ...'nın 445 hükmünün, ...'nın 27/1 ve MK'nın 23/2. hükümleri karşısında özel norm sayılıp, bu nedenle de bu maddelere aykırılığın yaptırımı olan kesin hükümsüzlük yaptırımı uygulanmamalıdır (Dr. Nagehan Kırkbeşoğlu, Türk Özel Hukukunda Kısmi Hükümsüzlük, ...-2011, s.324. vd.).

Tüm bu yapılan açıklamalar çerçevesinde her ne kadar mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde yer alan “Tüm Dünya” ibaresinin yaptırımının kesin hükümsüzlük olduğu kabul edilmiş ise de ...'nın 445/1 ve 2. maddesi hükmü nazara alındığında hakime, rekabet yasağı sözleşmesindeki aşırı hükümlere karşı sözleşmeyi ayakta tutacak önlemleri alma ve sözleşmeye müdahale etme imkanı tanınmış olup, somut uyuşmalıkta rekabet yasağı konusunda tarafların iradeleri birleştiğinden anılan sözleşmede kesin hükümsüzlük-butlan hali bulunmayıp hakimin müdahalesi ile giderilebilecek hükümsüzlük hali bulunduğundan ...'nın 445/2. maddesi hükmüne göre bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir."[6]                                                             

İşçi ile işveren arasında hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra kurulan Rekabet yasağı sözleşmesinde, rekabet yasağına ilişkin olarak yer sınırlaması öngörülmemiş ise, bu sözleşme yapıldığı an geçersiz kabul edilir.[7]

Çalışmalarınızda başarı, ailenizle birlikte esenlik ve mutluluklar diler, en içten saygılarımızı sunarız.


[1] Hemmeler,s.33; Haefliger, s.56; Brühwiller,Art.340, Nr.1; Bohny, s.125; Rehbinder, Tandoğan'a Armağan, s.516; Sfreiff/Kaenel, Art.340, Nr.2; BG (5.10.1965) BGE 91 II 372 (381); BG (27.7.1970) BGE 96 II 139 (143) (Soyer,Rekabet Yasağı Sözleşmesi, age., s.66 Naklen)

[2] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 23/09/2020 Tarih, E/K.1856 - 8912 Sayılı içtihat metni, https://karararama.yargıtay.gov.tr.(Erişim tarihi:29.02.2025)

[3] Brühwiller,Art.340, Nr.1;Bkz., Oser/Schönenberger, Art.357, N.3 (Soyer,Rekabet Yasağı Sözleşmesi, age., s.66 Naklen)

[4] Ömer Ekmekçi:“Ferdi İş İlişkisinin Sona Ermesi ve Kıdem Tazminatı”, Yargıtay’ın İş Hukukuna İlişkin 1999 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi, İstanbul 2001, s.72; Taşkent/Kabakçı, s. 31; Rehbinder, s.516 (Manav, agm., s.347 Naklen)

[5] Hemmeler, s.44; Sfreiff/Kaenel, Art.340, Nr.2; Bkz.., Röhsler/Borrmann, s.113 (Soyer,Rekabet Yasağı Sözleşmesi, age., s.66 Naklen)

[6] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 15.03.2023 Tarih,  2015/12450 Esas ve 2016/6672 Karar Sayılı içtihat metni, https://karararama.yargıtay.gov.tr.(Erişim tarihi:29.02.2025)

[7] Aynı yönde görüş içeren Yargıtay içtihat metni için bkz., Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 15.03.2022 Tarih, 2019/447 Esas ve 2022/315 Karar Sayılı içtihat metni, https://karararama.yargıtay.gov.tr.(Erişim tarihi:29.02.2025)