Faiz, basit bir ifadeyle paranın kullanıldığı sürede değer kaybı ve riskinin karşılığında alacaklı tarafa verilen bir primdir. İnsanoğlunun değiş tokuşa başladığı günden beri hayatın içerisindedir. Faizden kaçış yoktur. Normal şartlarda işleyen bir piyasada dengeli bir faiz haddi olacaktır ki; bu da sistemin sürdürülebilirliğini garanti edecektir.
Faiz piyasa ortamında belirlenmezse işte o zaman büyük haksızlıklar oluşur ve sistem sağlıksız noktaya doğru ilerler.
Bir piyasa ne kadar iyi işliyorsa; rekabetçi, verimliyse ve kurallara uygun hareket ediyorsa orada faizler ihmal edilebilecek düzeye inecektir. Bir başka deyişle faiz piyasanın sopasıdır.
Suni olarak faiz belirlemek mümkündür. Dünya piyasalarından kopan, sadece iç dinamiklerle yönetilmeye başlayan ülkeler, faizi belirli bir süre kontrol altında tutabilir. Sözü edilen süre birçok değişkene bağlıdır ancak en önemlisi kitlesel psikolojinin yönelimidir.
Faizin suni olarak belirlendiği ülkelerde birden fazla faizden bahis edilmesi doğaldır. Tüketici, ticari, yatırım, ihracat kredilerinde, merkez bankası, mevduat v.b. birçok noktada birbirinden kopuk faiz oranları söz konusu olur.
Piyasaya dönüp bakanlar için güvenin tesis edilmesi gittikçe zorlaştığı için her geçen gün faiz daha sağlıksız bir seviyeye işaret etmeye başlar.
Güvenin yitirildiği bu noktada bu eksiği giderecek yeni bir siyasal yapılanma ve yapısal düzenlemelerle faiz doğal akışına geçer. Bu doğal süreç tarihte hep böyle tezahür etmiştir.