Donald Trump seçimi kazandıktan sonra sosyal medyada her gün çeşitli konulardaki görüşlerini içeren demeçleri yer alıyordu. Hatta bir demecinde, hayalindeki bir oluşumu, bir gün Kanada’yı ve Meksika’yı da ABD eyaletleri arasında görme arzusunu da vurguladı. Ama seçim zaferinin ilk ve etkin titreşimi ekonomi piyasası üzerinde hissedilmeye başladı, hisse senedi fiyatlarında bir sıçramaya yol açtı ve büyük sermaye hisse senetlerinin yeni zirvelere iteceğine dair bir iyimserlik rüzgarı da esiyor. Seçimi takip eden günlerde iş dünyası basını, Wall Street’in kurumsal vergisini düşürmek ve enerji üretiminde yükselmeyi teşvik etmek gibi, iş yanlısı öneriler içeren Donald Trump gündeminden büyük beklentileri vurguluyor. 18 Kasım’da Wall Street Journal’daki ön sayfada paranın, büyük finansal krizin başlangıcından bu yana nadiren tanık olunan bir oranda öz kaynak fonlarına akıtıldığı anlatılıyordu.

Ancak medya ve para yönetimi öncüleri, faiz oranlarında oluşmakta olan şok edici ani yükseliş hikayesini gözden kaçırıyorlar. Bu patlayıcı değişim, yanlış yönde, hisse senedi gelirlerinin uzun vadeli takipçileri için umut edilenin tam tersi bir mesaj veriyor. Tahviller yatırımcıların parası için hisse senetleriyle rekabet ediyor ve süper güvenli sabit gelirler zayıf getiriler sağladığından, hisse senetleri çok daha kazançlı olabiliyor.

Öz kaynak değerlendirmeleri üzerinde en güçlü etkiyi uygulayan sabit gelirli ölçüt olan 10 yıllık hazine oranı, son derece olumsuz biçimde, yüzde 3,74’de durdu. Oran, Mayıs ayı sonunda yüzde 4,64’ten istikrarlı biçimde düşmüştü. Getirilerin geleceğe yönelik mütevazi kalacağına dair beklentiler, hisse senetlerinde güçlü ralliyi hedefinde tuttu.

Ancak 18 Kasım gününe kadar, 10 yıllık verim, 6 hafta içinde 73 baz puan çarpıcı bir artışla yüzde 4,47’e yükseldi. Bu sıçramanın büyük bir kısmı seçim gününden sonra gerçekleşti. Artış iki bölümde geldi, enflasyon primi ve ağdalı bir gerçek pirim. İkisi de hisse senetleri için iyi değildi. Her durumda enflasyon primindeki yükseliş, Merkez Bankasının uzun bir süre için kısa vadeli faizleri yüksek tutması gerekebileceğini gösteriyor.

Artışın ikinci bölümündeki yükseliş eğilimi, toplam artışın çok daha büyük bir payını oluşturuyordu, yüzde 1,56’dan yüzde 2,15’e yükseldi ve toplam artışın 59 puanını katkıda bulunuyordu. Bu durum, enflasyonun beklenenden daha yapışkan olabileceği ihtimalinden daha karanlık bir uyarıdır. Öz kaynak değerlendirmeleri yerçekimini zorlayan gerçek sayıdır. Enflasyona göre ayarlanmış getiri, bir şirketin ‘’mevcut değerini’’ belirlemek için beklenen gelecekteki kazanç akışına uygulanan sözde indirim oranı olarak hüküm sürüyor. Finansal analizin temel ilkesine göre, indirim oranı ne kadar yüksek olursa, karların değeri ufukta o kadar düşük olur ve bu nedenle hisse senedi için o kadar az ödemeniz gerekir.

Tabii ki piyasanın yönlendiricileri, Donald Trump’ın kural üstü vergi düşürücü programının izniyle kazançlardaki bir patlamanın piyasaları itmeye devam edeceğini savunacaklar. Matematik bu görünümü pek olası olmayan bir şekilde ortaya koyuyor, kar ve hisse kazançlarının yüzde 110 oranında patladığında 2016 ve 2021 yılları arasındaki büyümenin ardından durgunlaştığını gösteriyor.

Büyük soru, gerçek orandaki sıçramanın yapısal bir değişimi mi, yoksa hızla tersine dönebilecek ufak bir parlamayı mı, temsil ettiğidir. Ancak 10 yıllık ve yüzde 2’den fazla yıllık reel oranın mevcut, yaklaşık yüzde 4,5 nominal getirisinin basit bir nedenden dolayı bu aralıklarda kalması son derecede olasıdır. Yatırımcılar, Donald Trump’ın vergileri radikal bir şekilde azaltma taahhüdünü yerine getirmesi durumunda daha da kötüleşebilecek GSMH’nın yüzde 6’sını aşan devasa bütçe açıkları konusunda giderek daha fazla endişe duyuyorlar.  Bilinen tek şey, son on yılda veya daha uzun süredir hisse senedi fiyatlarını artıran tek kuvvetin, son derece düşük faiz oranlarının oluşumudur. Piyasanın en güvenli kısmı olan ABD hazineleri, uzun yıllar boyunca hisse senetleri için hiçbir rekabet sunmadı. İşte bu senaryo Donald Trump ile değişti, belki Buffet’ın hisse senetlerini aydınlatmasının ve ABD devlet tahvili satın almasının birer nedeni budur…

Not: Bu bilgiler uluslararası medyanın ekonomi bölümünden alınmıştır.