Büyükşehir Belediye Başkanlığım dönemimde düzenleyip yürürlüğe soktuğumuz 1/100.000 ölçekli imar planı, Bursa’nın bugününün ve yarınının resmini çiziyordu. Bu plan hazırlandığı süreçte Bursa Büyükşehir Belediyesi; Nilüfer, Osmangazi ve Yıldırım İlçelerini içeriyordu ama benim DSİ’deki planlama anlayışım böyle bir planın tüm havzayı, yani Kestel’den Gürsu’ya, Demirtaş’a, Kayapa’ya, Hasanağa’ya kadar uzanan tüm yaşam alanlarını kapsamasını öngörüyordu. İşte o nedenle plan çalışmasını İmar İskan Bakanlığıyla kol kola girerek yaptık.
1960 yılında çıkarılan yasayla nüfusu 100 binin üzerindeki kentlerin içme suyu projeleri DSİ sorumluluğuna verilince, Bursa İçme Suyu Projesine DSİ başlamıştı ve ilk adım olarak Bursa’nın yıllara göre nüfus büyüklüklerini uluslararası yöntemler kullanarak hesaplamıştı. Bu hesaba göre, kentin 2000 yılı nüfusu 1 milyon 50 bin olacaktı, ileriki yıllarda bu rakam aynen tuttu. 2030 nüfusu da 2 milyon 300 bin olacaktı (?)
İşte 1/100.000 ölçekli imar planı, 2030 yılında 2 milyon 300 bin nüfusun yaşayacağı bir kent için hazırlandı. Yeni yerleşim alanları olarak, tarımsal değeri düşük ama sağlam zemin yapısına sahip alanlar belirlendi. Bursa OSB’nin daha yarısı bile dolmamışken, dolduğunda gereksinim duyulacak ikinci sanayi bölgesi olarak NOSAB, yine tarımsal değeri düşük ve fakat temel yapısı sağlam bir alana yerleştirildi. Ovanın geri kalan alanı kırmızıçizgiyle çevrilerek, ‘’Korunacak Tarım Alanı’’ olarak belirlendi.
Uzmanlar plan çalışmasını tamamladığında onay safhasına geçilmeden Kent Meclisinde sivil toplum kuruluşlarına, muhtarlara, bilim insanlarına anlatıldı, BTSO Meclisinde de sanayicilere. Sanayiciler planda ikinci OSB’yi görünce alkışladılar ve plana ‘’Bursa Anayasası’’ adını koydular. Bu çalışmalar sonunda planın Nilüfer/Osmangazi/Yıldırım bölümü Büyükşehir Meclisince, diğer bölümü de İmar İskan Bakanlığınca onaylanarak yürürlüğe sokuldu. Ama gelin görün ki bugünün Bursa’sı, 17 OSB’ye ve daha şimdiden 3,3milyon nüfusa sahip ve de planda kırmızıçizgiyle çevrili çok değerli tarım alanları, OSB’ler ve yerleşimlerle işgal edilerek, hızla yok oluyor. İşte Bursa’nın, içinde yaşayanları düşündürmesi gereken, bu gününün görüntüsü bu…
Gelin biraz da Bursa’mızın yarınına göz atalım, ama şunu da hatırlayayım, yarınımızı kendimizin şekillendirmesi pek elimizde olmayacak, üzerinde yaşadığımız yerkürenin şekillenmesine ayak uydurmak zorunda olacağız. Evet, yer küre üzerindeki yaşam koşulları değişiyor, dünya ısınıyor, biz ısıtıyoruz, atmosfere salgıladığımız CO2 gazıyla dünyayı ısıtıyoruz. Bilim insanları geçen yüzyılın ortalarından itibaren dünyanın ısınmakta oluğunu, bu ısınmayı insanların atmosfere bıraktığı CO2 gazının güneş ışınlarının yansımasını etkilemesinin neden olduğunu belirlediler ve ülke liderlerini uyardılar. Konu, Birleşmiş Milletlerin 1978 Stockholm ve 1992 Rio toplantılarında masaya yatırıldı, tartışıldı ve de ülkelerin atmosfere karbon salınımlarını önce azaltmaları ve de 2050 yılında sıfırlamaları ülkelerce taahhüt edildi, tabii bir BM üyesi olan Türkiye de aynı taahhüde imza attı. İşte bu nedenle yarının Bursa’sı da sıfır karbon salınımlı bir kent olma zorunda.
BM’lerin 1992 Rio toplantısında oluşumuna karar verdiği Yerel Gündem21 çalışma guruplarının mahalle bazında oluşumunu, Türkiye’de ilk defa başkanlığım dönemimde Bursa’da ben başlattım ve bu guruplarla kapı kapı dolaşarak, evlerden ve iş yerlerinden atılan atıklar içindeki geri dönüştürülebilir olanları ayrı toplanılmasını ve onların sanayiye aktarılarak tekrar kullanıma dönüşmesini sağladım.
Aslında, İmar ve İskan Bakanlığı ve Belediyeler imar yönetmeliklerine bir madde ekleyerek, bundan böyle tüm binaların oturma veya işletme izni alabilmesi için çatılarına güneş enerjisi panelleri yerleştirmesi, kullanacakları enerjiyi buradan elde etmeleri, kullanım fazlası enerjinin TEK dağıtım sistemine aktarılması koşulu şimdiden uygulamaya sokulabilir.
Geleceğin Bursa’sı için katı bir kural olarak, bundan böyle yeni bir OSB kurulmaması kararı verilmelidir. Bir başka yeşil adım da, tarım alanları üzerine kurulmuş ve işletmede olan OSB’lerde halen boş olan parsellerde yeni yapılaşmanın durdurularak atılabilir. Bu boş parsellerde OSB yönetimlerince meyve bahçeleri oluşturulur, zirai üretime sokulur ve gelir elde edilir.
Ülke ve kent yönetimlerinin, uygulanmasını taahhüt ettiğimiz Birleşmiş Milletlerin 2050 kararlarına yönelik adımları atmaları zamanı geldi artık!