Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla ABD ekonomik yaşamında değişimler başladı. İlk görüntü faiz oranları üzerinde hissedildi, son birkaç hafta içinde oranlarda şok edici ani yükseliş oluştu. Ardından hisse senedi fiyatlarında keskin bir sıçramaya yol açtı, büyük sermaye hisse senetlerinin yeni zirvelere tırmandığı görüldü. Seçimi takip eden dokuz gün içinde iş dünyası basını, kurumsal gelir vergisini düşürmek ve enerji üretiminde tırmanmayı desteklemek yolunda önerileri içeren Trump gündeminde olan büyük beklentileri vurguluyor.
Ancak medya ve bu tür dinamik ortamlarda bahis kuran para yönetimi balinaları, büyük bir hikayeyi, faiz oranlarındaki şok edici, ani yükselişi gözden kaçırıyor. Faiz oranlarında şok edici ani yükseliş, yanlış yönde hisse senedi gelirlerinin önemli bir uzun vadeli sürücüsü için ikinci Trump dönemi için ters yönde mesaj veriyor. Warren Buffet’ın defalarca uyarmasıyla, tahviller yatırımcıların parası için hisse senetleriyle rekabet ediyor ve süper güvenli sabit gelirler zayıf getiriler sağladığında, temellere dayalı hisse senetleri daha değerli olabilir. Tahviller, potansiyel olarak endişe verici nedenlerden dolayı bir gecede çok daha değerli olurken, hisse senetleri görünümü çok daha kötüleşti.
1 Ekim’de öz kaynak değerlendirmeleri üzerinde en güçlü etkiyi uygulayan sabit gelirli ölçüt olan 10 yıllık hazine değerlendirme oranı, son derece olumsuz bir oranda, yüzde 3.74’de durdu. Bu oran Mayıs ayı sonunda yüzde 4,64’ten istikrarlı şekilde düşmüştü. Getirilerin gelecekte son derece mütevazi kalacağına dair beklentiler, hisse senetlerinde güçlü ilerlemeyi yolunda tuttu. Sonra o balçık eğilimli fırtına oldu. Başkanlık Seçiminin yapıldığı 18 Kasım Pazartesi gününe kadar 10 yıllık verim, altı hafta içinde 73 baz puan çarpıcı bir artışla yüzde 4,47’e yükseldi. Bu sıçramanın büyük bir bölümü Trump’ın seçim gününden sonra gerçekleşti. Artış iki bölümde oluştu, ‘’enflasyon primi’’ ve ağdalı ‘’gerçek verim’’. Hiçbiri hisse senetleri için iyi değildi. Yatırımcıların önümüzdeki on yıl içinde TÜFE’deki ortalama yıllık artışlara ilişkin beklentilere baktığınızda, Ekim ayının başından bu yana yüzde 2,19’dan yüzde 2,23’e yükseldiğini, görürsünüz. Yatırımcılar, ABD Merkez Bankası FED’in kısıtlayıcı politikalarının enflasyonun yüzde 2 hedefinde güreşmek için uzun zaman alacağından ve hatta yetersiz kalabileceğinden endişe ediyorlar. Her durumda enflasyon primindeki yükseliş, Merkez Bankasının uzun bir süre için kısa vadeli faizleri yüksek tutması gerekebileceğini gösteriyor.
İkinci bölüm, ‘’gerçek getiri’’deki yükseliş eğilimi, toplam artışın çok daha büyük payını oluşturuyordu, yüzde 1,56’dan yüzde 2,15’e yükseldi ve 74 puanlık artışın 59 puanını oluşturdu. Bu yükseliş, enflasyonun beklenenden daha yapışkan olabileceği ihtimalinden daha karanlık bir uyarı ve öz kaynak değerlendirmelerini belirleyen gerçek sayı, oluyor. Enflasyona göre ayarlanmış getiri, bir şirketin mevcut değerini belirlemek için beklenen gelecekteki kazanç akışına uygulanan sözde indirim oranı olarak hüküm sürüyor. Bu da finansal analizin temel bir ilkesini, indirim oranı ne kadar yüksek olursa, karların değeri ufukta o kadar düşük ve bu nedenle hisse senedi için o kadar az ödemeniz gerektiğini, ortaya koyuyor.
Ama asıl getirinin dik yükselişi hisse senetleri fiyatlarını etkilemedi. Aslında piyasalar 5 Kasım Başkanlık Seçimi yaklaşırken piyasalarda kıpırdanmalar başladı, Trump galip geldiğinde de hareketlendi. Trump’ın seçimi kazanmasıyla da, onun kural üstü düşürücü ve vergi düşürücü programının etkisiyle kazançlardaki bir patlamanın piyasaları hareketlendirdiği, göze çarpıyor. Ancak bu hareketin gerçek bir sıçramanın yapısal değişimi mi, yoksa hızla tersine dönebilecek bir adımı mı gösterdiği, henüz bilinmiyor. Ancak, 10 yıllık ve yüzde 2’den fazla reel oranın mevcut yaklaşık yüzde 4,5 nominal getirisinin basit bir nedenden dolayı bu aralıklarda kalması son derecede olasıdır.
Yatırımcılar Trump’ın vergileri radikal bir şekilde azaltma taahhüdü vermesi durumunda daha da kötüleşecek GSYİH’nın yüzde 6’sını aşan devasa bütçe açıkları konusunda giderek artan endişe duyuyorlar. Piyasanın en güvenli kısmı olan ABD hazineleri, uzun yıllar boyunca hisse senetleri için hiçbir rekabet sunmadı, şimdi bu senaryo tamamen değişti. Belki de Warren Buffet’in hisse senetlerini aydınlatmasının ve ABD devlet tahvili satın almasının nedeni budur…
Uluslararası medyada okuduğum bu makaleyi ekonomistlerimizin değerlendirmesine sunuyorum.