İçinde bulunduğumuz 2022 baharında para ve mal piyasaları karma karışık seyrini devam ettiriyor. Sanayici, ham madde ve ara mallar fiyat istikrarsızlığından, inşaatçı keza maliyetlerden, halk ulaşım, gıda, temel ihtiyaç malzemelerinden tutun da tüm ihtiyaç ve ürün yelpazelerindeki fiyat artışlarından, hele hele barınma amaçlı ev fiyatları ve kiralarından fena mağdur ve şikayetçi.
Pandemi, savaş derken paranın değersiz, malın değerli olduğu garip zamanlar yaşıyoruz. Yakın gelecekte de dünyada buğday başta temel gıda ürünlerinde yukarı doğru sivri hareketler bekleniyor ki Allah kıtlık denen o kelimeyi insanlık kitabından esirgesin.
Para ve mal piyasalarındaki dengesizliklerden payını alan bir enstrüman da FAİZLER.
Zaman zaman belirtiyorum. Faiz deyip geçmeyin. Türlü türlüsü var, ayak üstü elli çeşidini sayabiliriz.
Piyasada bilinenlerin başında en yaygın olan kapital faizi olarak bankasına, vadesine göre geçerli olan değişken olanı, mevduat faizi” oranları. Sonra kredi faizleri KMH’ı ayrı tarife, kredi kart nakit çekim ya da uzatım faizleri ayrı, özetle banka-müşteri ya da banka-kurumlar arası sözleşmeden kaynaklanan faizlerin bini bir çeşit.
Bizim asıl konumuz yargı tarafı. Nasıl ki para ve mal piyasalarındaki dengesizlik/istikrarsızlık tüm ezberleri bozuyorsa, yargı/icra dünyasındaki cari faiz ve oranları da bildiğimiz ezberleri bozuyor.
Başta hukukçular olmak üzere artık herkes yargı faiz oranları ile güncel piyasa fiyat hareketleri ekseninde düşünmek, vizyon ve çözüm üretmek zorunda. Sonuç kararlarda bunu göz ardı eden kaybeder.
Basit örnek, A şahsının B şahsından ticari olmayan, söz gelimi vefat tazminatı alacağına YASAL faiz uygulanıyor. Rakamla 100.000,00 Liralık dava diyelim beş yıl sürdü iş, beş sene sonunda YILLIK %9 YASAL FAİZ ile alacak 145.000,00 TL’ye ulaşıyor. Alacak icra ile alınmışsa bundan devletin ceza evi yapı pulu kesintisi düştükten sonra takribi 140.000,00 TL geçiyor davacısı alacaklısına. Halbuki aradaki beş yıl önceki söz gelimi döviz karşılılığı 1.000.000,00 TL olacaktı. Davacı/alacaklısının kaybı ne? Basit hesapla 860.000,00 TL. Bu davacı eğer kendisine başta önerilen 50.000,00 TL değeri kabul etseydi beşinci yıl sonunda bu para 500.000,00 TL değere kolayca ulaşabilecekti. Anlaşma yoluna gitmediği için kaybetti. İnanınız dava dosyalarında bu örneğin milyonlarca çeşidi var her gün acısı çekilen. Salt faiz kavramı yönünden davaların dosyaların anlam değiştirip anlam kaybettiği milyonlarca haksızlık fotoğrafı.
Örneklerin pek çoğunda görüldüğü üzere bir Türk vatandaşı oynak ortamda DAVA YOLUNA GİTMEKLE YA DA YARGIYA GÜVENMEKLE enflasyon/faiz dengesinden ötürü hakkını fiilen %86 oranında yitirmiş oluyor. Faizle karşılamayan zararlar davası hukuku ayrı bir konu, onunda kendine özel şartları istisnalar var ki yakın geçmişte incelemiş yazmıştık. Ancak bir Alman ya da İsviçre ya da ya da enflasyona alışkın olmayan- paraları değer kaybetmeyen bir başka ülke vatandaşı, davasının 5 yıl sürmüş olmasından ötürü hakkını %99 oranında elde edebiliyor. Dünyanın geri kalan %99’u bu işi halletmiş ama biz?
İşte bu yazıda verilmek istenen mesaj burada. Yüksek/hiper enflasyon ve fiyat artışları, en temel haklardan olan “adil yargılama” hakkını da bu şekilde çöpe atmış oluyor. Adaletsiz ve merhametsiz olan her fotoğraf ve sonuç vatandaşımızı kanuna, düzene küstürüyor.
Saygılarımla.