Geçtiğimi 2024 yılında Konkordato dosya sayısı 3,497 ile 2019 sonrasında tekrar rekor düzeye geldi. Ocak Şubat 2025 ilk iki aylık rakamlar ise bu sene için tüm zamanların rekoru beş binlerin aşılacağını işaret ediyor. (Kaynak Pr.Dr.Şenol Babuşçu istatistik yayınları-grafik ) . Buna yüksek maliyetler ya da koşulların uygunsuzluğu gibi nedenlerle konkordatoya başvuramayanları ilave etmediğimizi de not düşelim.

Durum maalesef bu şekilde. Ekonominin yolunda gitmesi her kesimin yararınadır. Olumlu havayı olumlu gidişatı paylaşmak havaya pozitif değer katmak negatif şeyler yazmaktan daha kıymetli ama gerçekleri ve durumu olduğu gibi aktarmak da başka bir sorumluluk.

Özellikle sınai ticari üretimde hemen her sektörde olumsuz dahası karamsar hava hakim.

Bursa sanayisinin Lokomotifi, işgücünün ağırlığı Tekstil, Otomotiv, otomotiv yedek parça endüstrisi, makine, metal, konfeksiyon gibi sektörler.  Ve bu sektörlerin temsilcilerinin çoğunluğu son zamanlarda bir hayli endişeli. 

 Döviz kuru baskısı, üretim maliyetlerinde özellikle işçilik maliyetlerinden kaynaklanan olumsuz fiyat rekabet olayları, Avrupa’da oluşan negatif ekonomik etkiler, Çin ‘in pek çok sektörde üretim maliyetleri ve teknolojik yükselişi nedeniyle oluşan fiyat kalite rekabet faktörleri. İçeride halen dehşet seviyede seyreden kredi faizleri, kredilere ulaşmadaki zorluklar…

Yukarıda saymaya toparlamaya çalıştığım olumsuz faktörler üreticiyi, sanayiciyi, iş insanını var olma savaşında elbette ki zaman zaman arayışlara itebiliyor.

Kötü niyet veya ileri derecede basiretsizlik kaynaklı konkordato girişimlerini bir yana ayırırsak, olumsuz faktörlerin ekonomi politikalarının kurbanı olan iş adamı “denize düşen yılana sarılır” misali konkordato tedbiri düşünebiliyor.

Ya da işi durdurup ücretsiz izin, muvafakat sağlayamıyorsa kısa çalışma ödeneğine başvuru gibi hukuki idari yollarla bir varoluş savaşı vermek zorunda.

Konkordatonun bu varoluş savaşında Konkordatoya giden şirkete sağladığı pratik getirilerinin başında ileri vadeli keşide edilmiş dağ gibi birikmiş çeklerin doğuracağı sorunların bir şekilde çözümü yer alıyor. Silivri soğuk, mahpus zor, özgürlük hepsinden önemli.

Malum çeklerde vade olmazdı. Ama uzun bir süre önce Türk hukukuna getirilen hükümler resmen vade oldu. Çekler üzerinde yazılı tarihten önce bankaya ibraz edilemiyor. Konkordato tedbir kararından sonraki tarihlere denk gelen çekler ise hukuki anlamda –yazılamıyor- Konkordato tedbir kararı Şerhi düşülüyor. Bu çekler icra takibine konu olamadığı gibi çek keşidecisi hapis cezası tehdidinden de kurtuluyor. Konkordato tedbirinden önce karşılıksız çek yazılmış olanlar da konkordato davasının sonuçlarını bekleme durumunda olduğu için (farklı kararlar var- ayrıntılarının Avukatınızdan almanız önerilir.) bir şekilde bu çeklerin hapis cezası akıbetinden de yırtılıyor.

Üstelik Konkordato tedbir kararına denk gelen çeklerde 2025 yılı için 12.600 TL gibi hiç de az olmayan banka garanti tutarları da ibraz edene ödenmediği için çek keşidecisi şirketin bankasına gayrı nakdi kredi borcu yükümlülüğü de doğmuyor.

Son birkaç yılda gelişen bir yeni moda ‘dan daha bahsetmesem olmaz. Konkordato tedbir kararı alıp, sonradan tedbir kararları kaldırılan şirket arkasından bir alacaklısının başvurusu ile  ( bir arkadaşının dostunun desek hata yapmış olmayız.) yine tedbir kararı almaya başladı ki bu durum kanunun verdiği hakkın suiistimali misali gerçekten inanılmaz sonuçlar doğuruyor. Gerçekte konkordatodan faydalanamayacak bir şirket zincirleme biçimde üst üste yıllar boyu tedbir kararları ile konkordatodan yararlanabilir hale geldi. Kötü niyetle kullanan ya da o yöne yönelen şirketin alacaklıları da bu duruma oldukça kızgın.

İşte böyle dostlar. Biz Türkler imar yasaları gibi her tür kanunu kuralı orasından burasından kendimize göre yontup yorumlamakta ustayız. Gerçi ustalığı Anayasamızı bile evirip çeviren geçmiş devlet büyüklerimizden aldığımızı da imam-cemaat deyişi çerçevesinde not edelim.

Saygılarımla.

Öztürk YAZICI- Hukukçu