İnsanı tanımada yaşanan zorluk, suça meyilli insanda daha da güçlük gösterir. Hele tanınması gereken suçlu olunca, suç işlemeye müsait bir ruhla yaratılmış olan veya duyguları ters bir inkişaf gösteren, sosyal tesirlere karşı koymak iktidarında olmayan veya maddelerin tesirinde suça sürüklenen insan ve bunun yanında anormal suçlu, çözülmesi güç bir muamma gibidir. Ceza hukuku ile uğraşanlar güçlüğüne ve eldeki vasıtaların çok defa kifayetsizliğine rağmen bu muammayı çözmek zorundadırlar. Suçlu insan psikolojisi ile uğraşanlar zamanla suçluyu tanımak olanağını elde edebilirler. Adalet psikolojisi bu iktidarı elde edebilmek yollarını gösterir.
Hukuk, suçu “tipiklik teorisi” içinde kabul eder. Ahlak, toplumun temel kurallarına bağlılık açısından, hükmünü verir. Psikoloji suçu tahlil eder, sebeplerini arar. Tipiklik yönünden birbirine tamamiyle uygun iki suç, psikoloji yönünden aynı değildir. Hukukun da bu farkı görmek çabasına katılması zamanı gelmiştir. (1)
Bir yayın kaynağı; iki genç kişiyi otomobil hırsızlığı yaparken bir taraftan olay anının görsellerini izletirken diğer yandan bu kişilerin daha önce de aynı suçu altmış dokuz (69) defa işledikleri bilgisini vermektedir.
Ceza hukuku, felsefe ile birlikte doğar, adalet psikolojisi ile yaşar ve suçlu olanlar ise ceza yaptırımına katlanırlar.
Toplumsal güven, hukuk devletinin en önemli görevlerinden biridir. Yaygın suça meyilli kişilerin, toplumda kural tanımazlığı giderek toplumsal güveni de tehdit eder hale gelmekte ve sosyal yaşamı olumsuz olarak etkilemektedir. Örneğin; Bir kişi, beş defa, on defa, otuz defa ve daha da fazla hırsızlık ya da dolandırıcılık suçunu işlediği halde, toplum içinde serbestçe hareketlerine devam etmekte ise, yargı görevini üstlenenler bakımından konunun bir daha düşünülmesi önemli bulunmaktadır.
Suça meyilli kişiler hakkında yargılama sonucu kesinleşen cezalarının infazı öncesinde, toplumsal yaşama olan güveni etkilemesi ve daha ötesinde kişilere karşı kasıtlı suçların işleneceği psikolojisi altında bir yaşam kalitesi üzerinde düşünülmesi gereken öncelikli ve önemli bir ceza hukuku sorunudur. Sorunun çözümünde, suça meyilli olanlar hakkında yargılama sonucu verilen mahkumiyet kararının kesinleştikten sonra infazının gecikmeksizin infazı ve yargılama sürecinde failin tutuklanmasında özen gösterilmesi ile özellikle de ıslahı önemli bulunmaktadır.
Hukuk devletinin varlığı, sadece Anayasa ve yasaların kabulü ile değil, diğer yandan temel hak ve özgürlüklerin gerçekleştirilmesi, adalet ve hukuk güvenliğinin sağlanması ile mümkündür.
Adalet Bakanlığı’nın, Adalet Reformu çalışmalarında konunun ele alınması ve olası ceza yargılama hukuku çerçevesinde sorunun çözüme kavuşturulacağı inancındayız.
Ailenizle esenlik ve mutluluklar diler, en içten saygılarımızı sunarız.
(1) Erem, F.: Adalet Psikolojisi, Ankara 1971, s.2