Para değiş-tokuş aracı olarak insanoğlunun oluşturduğu bir değerdir. Günümüze geldiğimizde bilginin transfer aracı olduğunu ifade eden insanlara rastlamaktayız. Hatta bazıları kripto paralardan esinlenerek paranın bir enerji transferine yarayan bir enstrüman olduğunu dahi savladığı görülmektedir.
Tanım farklılıkları bilgi toplumu olgusunun tamamıyla kendisini hissettirdiğinin bir kanıtıdır. Eskiden tarlasında ürettiği ürünleri değiş-tokuş yapan insanoğlu bugün aklının içindeki bilgiyi, tecrübesini dijital ortamda değiştirmek için bir araca ihtiyacı vardır.
Demek oluyor ki; artık parayı daha fazla kazanmak, daha az enerjiyle daha fazlasını elde etmek için daha az kişinin sahip olduğu bilgiye sahip olmamız gerekiyor.
Güzel ülkemize baktığımızda durum nasıl?
Yıllardır para basarak, ülkenin kaynaklarının, alın terinin dünyanın ihtiyaçlarının en ucuz şekilde karşılanması için kullanılmasına izin vermekteyiz. Fakirleşerek, “hiç değilse karnım bir şekilde doydu” anlayışının hakim kılınmasıyla bu kısır-döngünün devam ettiğini görmekteyiz.
Bugün iki haftadır yeni bakan ve Merkez Bankası Başkanımız olmasına rağmen ultra negatif faiz ortamından çıkmak için bir adım atamıyoruz. Düşünün bugün Merkez Bankamız bankalara vatandaşın parasını (günlük 1,4 Trilyon TL, yanlış okumadınız!!!) % 8,5 faizle vermekte ve dünya tarihinde görülmemiş bir servet transferine sebebiyet verilmektedir.
Dünyada para kazanmak için bilgi üretmem gerekir derken, parayı kazanmak için kolayı bulmuş vaziyetteyiz.
Yerkürede hakim anlayışın ne olduğunu ve nereye gittiğini anlayarak bu çılgın yoldan çıkmamız şarttır. Toplumun dinamiklerinin bu noktada ülkenin geleceği için her zamankinden daha çok çalışması gerekmektedir.
Para basmayı, ucuza işçilikle ve kaynaklarımızın dışarıya bedava satılmasını bırakarak, satacak bilgiyi nasıl oluşturacağımızı planlamak için harekete geçelim.