Unicorn, Latince’den türemiş iki ismin birleşmesi esasen. Uni (tek), cornes (boynuzlar). Ancak gerçek anlamda mitolojide yer alan saf, masum olan kanı içildiğinde ölümsüz olunan, öldürmenin lanetli olduğuna inanılan ve “tek boynuzlu bir at” efsanesine dayandırıyor adını. Günlük yaşama indirgendiğinde çok nadir, çok özel gibi anlamlandırabilir.
Yaklaşık on yıl kadar evvel Amerikalı Aileen Lee tarafından, değerlemesi 1 milyar doları aşan, bir problemi yeni bir teknik kullanarak çözen/geliştiren başarılı şirketler için, girişimlerin istatistiksel olarak “nadir görülmesini” temsil etmek amacıyla sıfat olarak kullanılmış bu efsanevi tek boynuzlu hayvan.
Lee, kendisi “Welcome To The Unicorn Club: Learning From Billion-Dollar Startups” isimli metni yayımladığında; unicorn terimi ile anılan şirket sayısının (ilgili yazıda Amerika merkezli yazılım şirketleri dikkate alınmış) 39 olduğunu yazmıştı. Bugün, unicorn şirket sayısı 1000’in ve bunların toplam şirket değeri de 4 trilyon doların üzerinde.
Unicorn girişimlerin tahmin edeceğiniz gibi çoğu ABD Silikon Vadisi doğumlu. Dünyada sanayi devriminin geçmişi 200 - 250 yıl malum. Seri üretimde İngiltere, sonrası veya eş zamanlı Amerika derken, tüm dünyayı saran daha ucuz üretim ve kaçınılmazı artan çeşitlilikte tüketim, markalar, ve özel mülkiyetin hukukun üstünlüğü ile uyumlu dansı; bugünkü sonuçları doğuruyor.
Biz daha ilkel tartışma ve argümanlarla ana kucağında uyutulurken, üreten coğrafyalarda sanayi devriminin tetiklediği patentleri kapma savaşları, özel mülkiyet ve girişimciliğin hukukun üstünlüğü ve herkese aynı uygulanmasının doğurduğu fırsat eşitliliği, ilerici ve yeni tekniklere olan merak ile birlikte bunları deneyenlere karşı sabırlı tutum ve güven ilişkisi; fikri ve sınai üretim dünyasında geleceği şekillendiriyor.
20. yüzyıl ve sonları ise malum, teknoloji ve internet devrimi. Bunun ekmeğini yiyen de yine çalışan hür beyinler. Hindistan, Çin, Güney Kore, Avrupa. Elbette ki bilimi hayatın merkezine koyan ve şiar belleyen ABD. Yüzlerce ayrı memleketten, ırktan, inançtan, renkten, yüz binlerce insan önce başlıca Silikon Vadisi’nde sonrasında farklı coğrafyalarda “bir şey üretme” derdine girip, oluşturulan iklim ve sistem de onlara her türlü fırsatı verince; ortaya inanılmaz bir güç çıkıveriyor.
Treni kaçırmak istemeyen ülkemizde, bilinen Unicorn şirketlerimiz bu bin şirket arasında bir kaç tane. En bilinen örneklerimiz Getir, Peak Games, Trendyol.
Teknolojiyi, interneti, bilimin ve hatta sanatın el verdiği her pozitif aracı kullanarak üretilebilecek, tüketici odaklı ancak insanlığa yararlı olacak, ekonomik değer taşıyacak bir “ürün haline gelecek” fikri bulmak, onu değerli yatırımcılarla buluşturmak, başka ufuklara açılmak, inovasyon, Ar-Ge...
Özellikle üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin, şirketlerin, varlık ve varlıklıların aktif biçimde içinde olmaları gereken ve devlet kurumlarının da bu yolu açtıktan sonra girişimciye bariyerler kurmamasını gerektiren bir süreç ve çaba. Bu çabalar enerji isteyen, alt yapı isteyen, vizyon isteyen ve en önemlisi de sabır isteyen; ancak sonuçta ekonomik ve sosyal yaşama o müreffeh iklimi getiren çabalardır.
Ancak; bağlarken konuyu yine hukuka getireceğim. Özgür ruhları, özgür girişimleri, şirketleri, çalışanları, işverenleri, üretimi koruyan ve garanti eden sağlam, etkin ve güvenilir bir hukuk sistemini kuramamış coğrafyalarda; genç beyinler, kendilerini düşüncede, fikirde ve fikir/düşüncenin ürünü olan üretimde yeterince özgür bulmuyorlarsa, bilim yuvası olması gereken üniversiteler tarih öncesinden rol çalıp, rektörlerimiz araştırma projeleri yerine genç beyinlerin fikir ve düşüncelerine müdahale etmek ile meşgulse, ne unicorn olur olur ne de kasaba.