Bu ay ne güzel bir aydır. Annemi bu ayda kaybetmeme rağmen “NİSAN”a olan sevgim hiç azalmadı.
Nisan ölümün tersi,
Nisan doğanın uyanışı,
Nisan yaşamın ta kendisi…
Kupkuru incir ağacım filizlenmiş. Tazecik…
Limon ben burada yaşamam demiyor, o da filize durmuş.
Nisan demek filiz demek.
Peki FİLİZ ne demek?
Oğlumuzu, yemin töreni sonrası kışlasından teslim aldık. Tazecik bir filiz olmuş. Spor, disiplin ve mahrumiyet bir ay bile olsa, insanı ne kadar değiştiriyor.
Kenan Evren Kışlası’nın içinde birçok tabela var. Ama bir tanesi çok göze çarpıyor.
“İlkemiz, Atatürkçü Düşünce Doğrultusunda Asker Yetiştirmektir”
Ne kadar güzel; hâlâ tazecik, filiz gibi…
Kışla komutanı albay zıpkın gibi.
Sıkmayan bir konuşma yapıyor. Önce Mehmetçiğe, sonra onları yetiştiren komutanlarına ve nihayet biz konuklara hitap ediyor. Her sözü Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına minnetle bitiyor.
Seçimler bitti. Demokrasi bu kez gerçekten filiz gibi geldi bana. Sanki, cumhuriyet yeni kurulmuş gibi tazecik…
Çünkü birkaç çatlak sese ve garipliğe rağmen olgunluk galebe çaldı.
Doğrusu bu. Hep böyle olmalı.
Kiraz çiçekleri, badem çiçekleri ve sürgün vermiş filizler.
“Oğula ve kıza kesmiş bir ülkeye armağan” der şair bir dizesinde.
Oğul ve kızlarımız filizlerimizdir.
Onları bizde olmayan, örnek olamadığımız gelenek, görenek ve ahlakla cendereye sokmayalım. Önce biz olalım, onlar zaten olurlar.
Filizlerini kurutmayalım onların.
Hırsızsan çalma,
İçiyorsan içme,
Yolsuzluk yapıyorsan, yapma desen ne olacak?
Oğullarımız ve kızlarımız, filizlerimiz…
Onlara çalışmayı, onlara dürüstlüğü, onlara ulus bilincini miras bırakalım.
İşte o zaman o filizlerin hepsi meyveye durur, armağan olur bu ülkeye…