Sosyal medyada çok izlenen bir video varsa (her konuda olduğu gibi) o da taklit ediliyor. Taklitleri bile izleniyor, çünkü ilginç. İlginç olduğu için izleniyor, izlendiği için taklit ediliyor.
Son zamanlarda bir tanesi çok ilgimi çekti. Taklitleri bile denk gelse mutlaka izlerim. Bu bir sosyal deney aslında.
Şöyle:
Bir grup, açık havada işlek bir yol üstünde oturuyor. Karşıdan çift koltuk değnekli biri aksayarak geliyor. Diğer taraftan koşarak gelen biri tam da o grubun önünde koltuk değnekliye çarpıyor. Her ikisi de numaradan yere düşerken, gruptaki kaç kişi var ise doğal olarak yardıma koşuyor.
İki taraf da yerden kaldırılırken bu kez çarpan koltuk değneklerini alıyor. O geldiği yöne doğru aksayarak giderken asıl koltuk değnekli olan koşarak geldiği yöne doğru gidiyor.
Şimdi grubu izleme zamanı. Sayısız kez tekrar eden bu olayı hiç anlamayanlar olduğu gibi, ikiye bölünüp tartışanlar da oluyor. Topluca anlayıp gülenler oluyor. Şaşakalıp topluca kararsız kalıp olayı yok sayanlar oluyor.
Ben bu deneyi birebir toplumsal olaylara benzetiyorum. Bir olay karşında toplum, iki üç kişilik bir grup gibi davranıyor. Hayat içinde asla olması mümkün olmayan bir konu dahi olsa, dört-beş değişik fikir çıkıyor ortaya.
Başta Finlandiya, Bulgaristan, ABD, İtalya, Almanya gibi bazı ülkelerin sosyal medya paylaşımlarına arkadaşlarım olduğu için hâkimim. ABD biraz bize benziyor. Diğer ülkeler ise doğum günü, börtü böcek, tatil vb. şeyler paylaşıyorlar. Bizimki ise çorba gibi. Birimiz için harika olan, kimimiz için iğrenç. Bir konu nasıl bir kişi için harikayken diğerimiz için iğrenç olabilir? Anlamak mümkün mü bunu? Tabii ki mümkün.
Bizler aynı ülkede yaşarken farklı fikirlerden besleniyoruz. Bu fikir bilgiye dayalı bir fikir değil. Bilgiye dayalı olmadığı için bazı şablonlarla büyüyor ve o kalıbı sahipleniyoruz.
Kalıplanmış benlik nasıl değişsin? Değişimlere nasıl açık olsun?
Geçenlerde sevdiğim bir meslektaşımla yeni ortaya çıkan toplumsal bir konuyu mesajlaşarak tartıştık.
Karşıdan bakıldığında aile yapımız, giyinişimiz, yaşantımız birbirine tıpatıp benziyor. Ancak heyhat, anlaşmamız mümkün değil. O sosyal deneyden yola çıkarak taze toplumsal olaydaki tartışmamızı mecazla açıklayayım:
Görülüyor ki o, koltuk değneklerinin değiştirildiğine inanmıyor. “Hayır,” diyor “koltuk değnekleri aynı kişide, değişmedi.” Yahu görmüyor musun, diyorum, bu taraftan gelen koltuk değnekliydi; istersen bir daha izleyelim. “Hayır,” diyor. İzlemek bir yana, duymak bile istemiyor. Ve kendini bana ve hayata kapatıyor. Böyle olunca da tartışma hiç yapılmamış gibi sona eriyor.
Tümden retçi biriyle tartıştığımı anlayınca sustum. İçim acıdı. “Bir insan bir şeyi nasıl toptan reddedip, başka bir şeyi hiçbir kuşku duymadan olduğu gibi kabul eder?” diye düşündüm. Böyle devam ederse bu toplum arpa boyu yol almayacak, buna kanaat getirdim.
Merak ettirmekten uzak, ağır aksak giden eğitim sistemimiz çok ciddi bir yenilik ve değişiklik istiyor. Aklı, vicdanı hür bireyler yetiştirmek zorundayız, buna mecburuz. Çok geç olmadan.