Bütün buluşlar bir hayalle, varsayımla başlar. Acaba olabilir mi?

Olabilme ihtimalinin zerresi yokken, olabilir üzerine düşünmek insanın çokça yaptığı bir şey. Günümüzde artık “imkânsız diye bir şey yoktur, imkânsız sadece bir iddiadır” durumuna geldi insan. Ve bu yazıyı duvarlarına asanlar kendilerine “her şeyi başarabilirsin” gazı verirken, aynı zamanda çevrelerine de “bana olamazla gelmeyin” mesajı vermek istiyorlar.

İnsan uçmaya takmış uçmuş; uzaktan görmek ve konuşmak istemiş yapmış. Şimdi maddeye hükmetmek istiyor.

Yani sadece düşünerek yapmaya.

Beynimizin sadece yüzde 10'unu kullanıp geçinip gidiyoruz ne güzel. Ve sadece onda birini kullanarak yaptıklarımız ortada. Gerçi bazı kuramcılar buna itiraz ediyor. İnsan şuncacık aklıyla bunları yapamazdı, başka gelişmiş medeniyetlerden yardım aldı diyorlar. Uzaylılardan yani. Çok kuram var. Bir sürü varsayım havalarda uçuşuyor.

Peki insanoğlu beynindeki milyarlarca nöronunun yüzde 25'ini kullanmaya başlarsa ne olur?

Neleri başarır?

Peki nasıl olacak da ondan yirmi beşe çıkacak?

Acaba icat edilmiş yeni nesil bir kimyasalla bu olabilir mi? Zaten insanda var olan, kadında özellikle hamilelikle birlikte ortaya çıkan ve çocuğun gelişmesinde büyük rol oynayan bir maddeyi belli dozda dışarıdan alırsak ne olur? Varsayımlar, kuramlar, tezler...

Evet, işte size beynimizin dörtte birinden fazlasını kullanabilirsek neler yapabiliriz üzerine birkaç varsayım.

Bir yabancı ülkeye gittiniz ve o ülkenin dilini bilmiyorsunuz. Beş ile on dakikada öğreneceksiniz. Yüzde ellilere varınca herhangi bir televizyon kanalına beyin gücüyle bağlanabileceksiniz. Maddeyi hareket ettirmek çocuk oyuncağı olacak.

Peki yüzde 100 olunca ne olacak? Yüzde onla yüzde yüzü hayal etmek çok güç değil mi?

Onu da düşünenler var. Tamamen maddeden münezzeh olunacak.

Sadece düşünce olunacak, yani HİÇ.

Hiç olacağız.

Yolculuk HİÇ'ten HİÇ'e...

Hayırlı yolculuklar İNSAN, daha yolun çok uzun.