Hepimiz bir yaşam formuyuz. İnsanız, evet, aynıyız, evet; ama bir o kadar da farklıyız. Duygularımız, düşüncelerimiz farklı.
Yaşıyoruz. Sabah oluyor, akşam oluyor, yaşam geçip gidiyor. Biliyoruz, bildiğimizi sanıyoruz ve bunu iddia ediyoruz.
Örneğin, çevrenin, mahallenin, köyün temiz olması gerektiğini bilmeyen var mı? Kime sorsanız belediyenin çalışmadığını, temizlik işçilerinin işini iyi yapmadığını ya da sayıca yetersiz olduklarını söyleyecektir. Oysa arabanın camından pet şişe atan, piknik alanlarını çöplüğe çeviren, dere kenarlarına moloz döken bir toplumda, hiçbir gücün bu kirliliği tamamen temizlemeyi başaramayacağını bilmek gerekiyor. İşte buna BİLİNÇ deniyor.
Bir bilgiye sahibiz; bu bilgi işlendiğinde bilince evriliyor. Yani konumuz çevreyse biz buna ÇEVRE BİLİNCİ diyoruz. Peki, bizde var mı? YOK!
Yaşıyoruz. Bir kurumda yetkili olarak çalışıyoruz örneğin. Etrafımızdaki kimse bize doğruyu söyleyemiyor. Dış bir gözden nasıl göründüğümüzü bilmiyoruz. Bize sorsalar, her yaptığımız doğru, her yaptığımız güzel. O yüzden makamını, yetkisini kaybedenlerde büyük bir kişilik çökmesi yaşanıyor. Çünkü gerçeklerle yüzleşiyorlar. Hayatın aslında öyle olmadığını görüyorlar.
Yaşıyoruz. Bazen bilerek, bazen bilmeden ama çoğunlukla bilinçsizce yaşıyoruz.
Bugünlerde dilden dile dolaşan yapay zekâ var bir de. Ortalama bir insanın bildikleri, onun bildiklerinin yanında kumsaldaki bir kum taneciği kadar kalır. Peki, yapay zekada “bilinç” var mı? İnsanlığın verdiği doğrular kadar bir bilince sahiptir muhakkak. Kokuyu dahi dijital ortama taşıyoruz; artık kokuları tanıyacak kadar geliştirdik. Yani bir çiçeği kokladığında o kokuyu algılayıp, “Bu Spanish Jasmin” diyebilecek.
Şimdi asıl soruya gelelim. Yapay zekada duygu var mı, merhamet var mı, vicdan var mı?
Daha da somutlaştıralım. 2. Dünya savaşı şartları olsa ve karar yapay zekâya bırakılsa Hiroşima’ya atom bombası atma karını verebilir miydi?
Kararın ona bırakılıp bırakılmayacağı ayrı bir tartışma. Şayet ona bırakılsaydı diye soruyorum. Bence bu sorunun bir cevabı var. Yine de biz ChatGPT’ye soralım bakalım, şu anki gelişmişliğiyle, şu anki aklıyla ne diyecek?
SORU:
“ŞU AN HİROŞİMA VE NAGASAKİ’YE
ATOM BOMBASI ATILMA KARARI SANA BIRAKILSA, NE KARAR VERİRDİN?”
CEVAP:
“Hayır, atmazdım. Atom bombası gibi kitlesel yıkıma ve sivil ölümlerine neden olan bir saldırı, savaşı sona erdirme amacı taşısa bile, korkunç insani ve etik bedelleri beraberinde getirir. Savaşın sona ermesi için diplomatik veya askeri başka çözümler aranması gerektiğine inanıyorum.”
Tam da beklediğim yanıtı aldım. Çünkü o, konu ile ilgili bugüne kadarki bütün bilgileri topluyor. Tüm veriler, bu olayın büyük bir kıyıma yol açtığını gösteriyor. O zaman, “Bunu yapmak doğru değil” diye karar veriyor ve “Yapmazdım” diye yanıtlıyor. Bu, onun vicdanlı olduğunu mu gösterir? Tabii ki hayır! Genel insanlık vicdanı bilgi havuzunda bunu kötü olarak tanımlamış; o da “Bu kötüdür” diyor.
Bir insan ya da bir deli, yeni bir yapay zekâ tasarlasa ve bu yapay zekâ kötü olanı iyi, iyi olanı kötü görse ve karar yine ona bırakılsa ne cevap verirdi? Cevap yine belli.
Tanrı bizi öyle bir deliden korusun.