Haberlerde dikkatimi çekti. Basit olayın geçtiği yer New York, ABD.

Oyuncu Steve Buscemi’ye yolda yumruk atan bir evsize 50 bin dolar kefalet bedeli biçildiği, tutuklandığı yazıyordu. Sıradan bir haber der, geçersiniz. Ama biz hukukçuları şaşırtan, esasen serin derin düşündürmesi gereken bir haberdi. Nedenine gelelim.

Benzer olay ya da daha ağır olanı, İstanbul’da ya da memleketin herhangi bir yerinde yaşansa, saldırganın bırakınız tutuklanmasını, kişi karakolda ifadesini verir ve normalde saatler içerisinde tekrar yaşamına geri döner.

Sonrasında uzlaşma memuru arar. Uzlaşı olmadı diyelim, birkaç sene içerisinde basit bir yargılama yapılır ve en kötüsü sabıkasına işlenmeyecek bir HAGB alır. Bu esnada kişi savunma için avukat tutup zahmete-masrafa girmeye bile gerek görmez. Sabıkasında 40 satır, 80 satır başka suçlar olsa da değişen olmaz. Her Allah’ın günü birini yumruklasa, tutuklanmayı kolayca aklına bile getirmez.

Şüphesiz uydurmuyorum. Yasalarımıza, artık çok yorgun soruşturma sistemlerimize, ceza yargılamamıza, uygulamaya bakarak yazıyorum bunları.

Ancak, bir kişinin bir başka kişiye sadece yumruk atması, bir başka coğrafyada, bu kişinin tutuklanmasına, ciddi bir şekilde yargılama yapılmasına, evsiz olduğu için en ucuzundan 50.000 Dolar kefalet göstermesi şartlarına bağlanabiliyor. Orada yumruk atan bu kişi birazcık varlıklı biri olsaydı, kefalet tutarı milyon dolar gibi çok ciddi rakamları bulabilecekti.

Dönüp baktığınızda, “hangisi doğru?” anlamında düşünelim.

İki farklı yasa/uygulama/bakış, çeşitli yönleriyle eleştirilebilir.

Sonuçta olaya “temel insan hakları” penceresinden bakıldığında, insanın “dokunulmazlığına” sistem tarafından büyük önem veriliyor. Kişilere kendilerini “güvence altında” hissettiren bir duygu yaşatılıyor. “Eylemin bir karşılığı var” duygusu, vatandaşlık haklarının devletin/sistemin temeli.

Taciz, tehdit, yaralama, hırsızlık; pek çok suç türü bizde maalesef epey sıradanlaşmış. Sonuçta “cezasızlık” arz eden eylemler olarak algılanıyor.

Olması gereken durumlarda; doğrudan tutuklanma, ağır şartlarda yargılama, büyük tazminat gerektiren karşılıkları olan fiiller bunlar. Sizin vücut bütünlüğünüze, belki de en büyük kişisel alanınıza temas ile müdahale söz konusu.

Enteresan olanı, tartışmalarında birbirlerine söyledikleri ağır sözler, hakaretler küfürler havada uçuşur; ama kolay kolay birbirlerine “dokunamazlar”. Bir anekdot; “hakaret” bazı coğrafyalarda kriminal anlamda suç değil. Bizde “hakaret” şikayete tabi suç kavramı içerisinde, bir de biliyoruz ki Cumhurbaşkanına hakaret ayrıca ve özel düzenlenmiş ağır bir suç.

Nihayetinde kendi penceremden bilgi, deneyim ve hukuk görüşümden sentezlediğimde; bir yumruklamanın, tutuklamalara ve ağır müeyyidelere tabi tutulmasını her ne kadar biraz ağır bir müeyyide olarak algılasam da, bizdeki gibi kişinin vücudunun, malının-mülkünün, sağlığının yargı tarafından gereken özenle ve ağırlıkta korunmuyor olmasını kabul edebilmemiz mümkün değil. Sonuçta belli bir muasır medeniyet seviyesinde, toplumsal düzen içinde yaşıyoruz.

Evet, insan hakları denen o büyük kavrama, bir de bu açıdan yaklaştık. Saygılarımla.