2016 yılında, KalDer Bursa Şubesi’nin 14. Kalite ve Başarı Sempozyumu’nun teması "Sürdürülebilir Mükemmellik"ti. O dönem, Kalder Bursa Şubesi sempozyum eki için benden bir yazı istediğinde, "mükemmellik" kavramını nezaketle, tecrübeyle ve biraz da mizahla anlatmaya çalışmıştım.
O günden bu yana çok şey değişti; dünya değişti, bakış açılarımız değişti. Bu yıl 17 Nisan'da sempozyumun 22’incisi düzenleniyor; başlığı da tam yerinde: “HER ŞEY DEĞİŞİR.”
Ama görünen o ki, mükemmelliği sürdürebilmek hâlâ değişmeyen bir konu.
Gelin, bu kez başka bir pencereden; "değişen” dünyanın içinden bir kez daha bakalım…
NEZAKETLE SÜRDÜRÜLEBİLİR MÜKEMMELLİĞİ ANLATMAK
Bir komedi programı var televizyonda. Orada bir karakter var: Eşofmanlı Şevket Hoca.
Her skecin sonunda saçma sorulardan çatlayıp, “Biz bunu şununla anlattık, biz bunu bununla anlattık,” deyip çıldırıyor.
Sürdürülebilir mükemmellik mi? Şaka mı bu? Yani önce mükemmelliği bulduk da şimdi bir de onu sürdüreceğiz, öyle mi? Ne olur güldürmeyin beni.
Gerçekten de mükemmelliğe ulaşmak mümkün mü? Ya da hangi iş kolunda kim kaybetmiş ki biz bulalım?
Belki de önce mükemmelliğin ne demek olduğunu tanımlamak gerekiyor. Ancak ondan sonra ona ulaşılıp ulaşılamayacağına, ulaşılıyorsa da sürdürülebilir olup olmadığına bakabiliriz.
Yani önce bir ulaşalım, sonra bakarız sürdürülebiliyor mu...
Bir mal ya da hizmet satın alırken ödediğimiz bedelin karşılığında doğal olarak bir beklentimiz olur.
Mesela tatile gittiğimiz bir otelde, konaklama ücretine göre bir kalite bekleriz. Fiyatı belirleyen unsurlar; havuzdan yemeğe, eğlenceden temizliğe kadar her şeyi kapsar.
Yüzümüz gülücükle ve hiç buruşmadan tamamladığımız bir tatil, bize ödediğimiz bedelin karşılığını aldığımızı gösterir.
Bu işi hakkıyla yapan oteller binlerce kez hizmet vermiş, kovboy gibi nişan alıp ateş etmeyi öğrenmiş gibidir. Hedefi şaşmaz hale gelmiştir artık.
Kırk beş yıldır aynı zincir otelde çalışan bir şef düşünün. Bunca yılın tecrübesiyle mesleğinde geldiği nokta mükemmelliktir.
Her gün yaptığı iş de mükemmelliği sürdürmektir.
Bu şefin yanına yeni başlayan bir çömez ise mükemmelliğin çıraklığını yapıyordur.
Otel örneğinden yola çıkacak olursak, bu senaryo her sektöre, her mesleğe uyarlanabilir.
Çünkü mükemmelliği sürdürebilmenin altındaki en sağlam temel TECRÜBEDİR.
Ama sadece yaşanmış değil, paylaşılmış ve aktarılan tecrübedir bu.
Usta-çırak ilişkisine benzer bir yapıda, hiyerarşiyle değil, nezaketle, sabırla, örnek olunarak aktarılan bir birikimdir.
Mükemmelliğin çıraklığı, kalfalıktan ustalığa geçerken sadece devam ettirmekle kalmaz; o mükemmelliğin üstüne bir şey koyar.
Zira mükemmelliğin üstüne çıkılamıyorsa, o mükemmellik sürdürülemez.
Sürdürülemiyorsa da dünün mükemmelliğinde kalmışsındır. Yani artık demode olmuşsundur, ve üzgünüm, artık pek de mükemmel sayılmazsındır.
Otel örneğini boşuna vermedim.
Antalya Belek’te bir iş toplantısı için gittiğim bir otelde, hizmet kalitesi ve detaylara gösterilen özeni görünce anladım ki, güzele süren yolculuk hiç bitmeyecek.
Ve bu segmentte yeni açılan bir otel, eğer bu kalitenin üstüne çıkamıyorsa, teveccüh görmeyecek.
Çünkü misafirler artık sadece hizmet değil, tecrübenin içinden geçmiş kaliteyi arıyor.
Bir zemine temellenmiş mükemmellik zaten kayıtsız şartsız sürdürülecektir.
Mükemmellik ve sürdürmek kelimelerini birbirinden ayırmak mümkün değildir.
Mükemmelse sürdürülebilir, sürdürülemiyorsa zaten o hiç mükemmel olmamıştır.
Felsefe yaptığımı sanmayınız, tekrar ediyorum:
KADİM MESLEKİ BİLGİNİN UYGULANARAK, YENİLENEREK ULAŞTIĞI MÜKEMMELLİK NOKTASININ SÜRDÜRÜLEMEMESİ ASLA MÜMKÜN DEĞİLDİR.
SÜRDÜRÜLEMİYORSA MÜKEMMELLİĞE ZATEN ULAŞILMAMIŞTIR.
Biz bunu örnekle anlattık, biz bunu felsefeyle anlattık.
Biz bunu nezaketle anlattık.
Bir de kendimiz anlasak, “Ne gooozel olacak, değil mi Nezaket?”