Bir işe başlamak, bir yatırım yapmak, sosyal, idari, ticari konularda yönetmelikler, genelgeler, kanunlar çıkarmak ve uygulamak yaşantımızın bir parçasıdır. Ama tüm bunlar ne kadar uygulanabilmiş, süre yönünden ne kadar zamanda eskimiş ve yenilenmesi gerekmiştir?
Fazla irdelemeden, araştırmadan, üzerinde iyi bir fizibilite yapmadan alınan tüm kararlar, yapılan tüm kanunlar bir süre sonra tersine sonuçlar vermeye başlar. Bu nedenle mevzuat dediğimiz ve her ülkede bolca bulunan yazılı dokümanlar zamanla ayak bağı olmaya başlar. Peki bunu nasıl azaltabilir, nasıl aşabiliriz?
Özellikle son yıllarda bu mevzuda kafa yorulmaya, düşünce oluşturulmaya başlanan husus “sürdürülebilirliktir”. Bu konuda çeşitli platformlarda, uzmanlık kuruluşlarında ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Dünya Gazetesinde Sn. Şeref Oğuz, köşe yazısında 10 emir oluşturmuş. Bunları sizinle paylaşmak istiyorum:
1- Sürdürülebilirlik, daimî olma yeteneğidir. Gayret ve dikkat gerektirir.
2- Başladığın işi yarım bırakma alışkanlığını terk et. Söylemin ile eylemin tutarlı olsun.
3- İthalata dayalı büyüme ile sürdürülebilir büyüyemeyeceğini bil.
4- Değer üretmeden, katkı sunmadan varlığını sürdüremez, silinir gidersin. Tarlada izin olsun ki harmanda sözün olabilsin.
5- Cumhurbaşkanlığı forsundaki tarihte kurduğumuz 16 devlet ile övünürken 16’sının da neden sürdürülebilir olmadığını düşün.
6- Kaynakları sömürerek, “devletin malı deniz, yemeyen domuz” diyerek sürgit var olamazsın.
7- Teknoloji üretmeyen akılsız yatırımlar, verimi düşük süreçler; seni sürdürülebilir kılmaz.
8- Sürdürülebilir bir dünyayı başkası değil, senin çevreye, gezegene, doğaya gösterdiğin özen sağlayabilir.
9- Dilin yeşil ama elin karbon siyahı ise, sürdürülebilir dünyan gerçekleşmeyecektir.
10- Sürdürülebilir gelişme; dünün tecrübesi, bugünün imkanları ile, yarını öngörmekle sağlanabilir.
Devamında ise iki soru iki cevap sunuyor bizlere.
1- Sürdürülebilirlik kelimesi neden dilimizde? Her yeni düşünceyi derhal söylemimize alıyor fakat eylemimize katmıyoruz. İnsanın önce fikirleri değişir ama hayatını alışkanlıkları yönetir. Alışkanlık haline getiremediğimiz düşünce bir müddet dilimizde dolanır durur ama sonunda hem dilimizi hem de davranışlarımızı terk eder.
2- Sürdürülebilirlik için dikkat edilmesi gereken nedir? Öncelikle nimet-külfet dengesini kurmalı. Söylemini eylemine yansıtmalı. Değer üretmeyen hiçbir şey sürdürülebilir olmamıştır. Tarih bunların örnekleri ile doludur. İmparatorlukların çöküş sebebi de zaten onları var eden dinamiklerin zayıflaması olmuştur.
Sürdürülebilirlik mi istiyorsun? Değer üret ve bunu sürgit üret. Daima var kalma yeteneğini geliştir.
Termodinamik kıyamet, evrenin sonundan söz eder. Eğer evren bile sürdürülebilir değilse bizdeki bu gayret nedir? Şudur; ölüm gerçeğine rağmen yaşama güdüsüdür. Biteceğini bilsek dahi, daimî olma arzusu taşımamızdır.
Bu yüzdendir ki “daha çok” yerine “daha uzun ömürlü” diyoruz. Bir yıl büyüyüp diğer yıl küçülmeyelim diyoruz. Her şeyi kendinde toplamak yerine, paylaşarak var olmayı öneriyoruz. “Daha sade yaşa ki başkaları da var kalabilsin” öğüdünü dinliyoruz.
Yunus Emre; “Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi. Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.” der. Sürdürülebilirlik bu oyalanmanın en asil, en değerli, en erdemli ve en akılcı hâli olacaktır.
Sağlıcakla kalın.