Ülkemiz ve milletimiz doğu Anadolu fay hattının kırılması ile 10 ilimizde meydana gelen 7.7 ve 7,6 şiddetinde üst üste iki deprem ve artçıları ile felaketi yaşadı. Yapı denetiminin formalite haline getirildiği anlaşılan bölgede, cehaletin ördüğü ağlar ile, bir ile üç yaşında binalar dahi çöktü. İmar affı ile ruhsat ve kat mülkiyeti verilerek yasallaştırılmış ama aslında kaçak denetimsiz ve çürük olan binalar yerle bir oldu.
Çalışmalar ve artçı depremler devam ediyor. AFAD tarafından yapılan son açıklamaya göre can kaybı 46 bin 104. Bakan Kurum, “520 bin bağımsız bölümden oluşan 164 bin 321 bina yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı durumda” dedi. Gerçek can kaybının belirlenmesi zaman alacak ancak çok daha yükseleceği endişemiz var. Çöken binaları yaptığı bilinen müteahhitler birer birer tutuklanıyor. Sorumlu olduğu düşünülen tutuklu sayısı 247 oldu. Gerçek sorumlular ancak detaylı teknik incelemeler sonucu belirlenebileceklerdir.
BBC News Türkçe’nin haberinde; “14 Şubat’taki kabine toplantısının ardından konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremlerde yıkılan binaların yüzde 98’inin 1999 öncesi inşa edilen binalar olduğunu söyledi” deniliyor. O dönemde eski deprem yönetmeliği uygulanmakta idi ve yapı denetimi yoktu. 1999 Depremi’nde 6286 kişi yargılanmış ancak 10-12 kişi civarında kişi ciddi cezalar almıştı. Eski bir emlakçı olan müteahhit Veli Göçer 18 yıl 9 ay ile en yüksek cezayı alan kişi idi ve 7,5 yıl sonra çıkıp yeniden aynı işleri yapmaya başladı. 17 bin 480 can kaybı olduğu söylenen Gölcük Depremi’nin sorumlularının cezalarını çektiğini ve bunun herkese ders olduğunu söylemek mümkün mü?
Ama şunu söyleyebiliriz. Gerçek suçlu, adı “sistem” olan sistemsizliğin ta kendisidir.
İnsan hayatına doğrudan dokunan bir meslek ve sektör ancak bu kadar ucuzlatılıp, ayağa düşürülebilir. Türkiye’de isteyen ve parası olan herkes müteahhit olabilir. Yapı denetimlerin bir kısmında imzacı mühendisler görev yapar, büyük kısmı inşaatın yerini bilmeden imza atar. 5 değişik inşaattan sorumlu olup hiçbirine uğramayan, sadece imza atan şantiye şefleri de vardır. Üniversiteden bugün mezun olan bir mühendisin yarın 10 katlı binanın statik projesine imza yetkisi vardır. Kat sayısı yetkiyi azaltmaz. 7 şiddetin üzerinde bir deprem beklediğimiz İstanbul, gökdelen sayısı bakımından Avrupa birincisi, dünya on dördüncüsüdür. Ülkemizde gökdelen yapımı konusunda özel bir hesap sistemi yoktur. Çekme mesafeleri dışında 5 katlı bina statiği ile aynı mantık ve yöntemle hesaplanır. Yüksek binalarda çeliğin sağladığı esneklik beton ile sağlanamaz.
Daha neler söylemek lazım. Bunlardan sadece birisi hayatları riske atmak için yetmez mi? Peki bunlar yasal mı? Sistem bunlara izin vermese idi yapılamazdı değil mi? Senelerce söyledik. Saç kesmek için sertifika almak, müteahhit olmak için belge almaktan daha zor dedik. Müteahhitlik insan hayatına dokunan teknik bir iştir, bunun kriterleri ona göre belirlenmelidir, dedik. Mevcut sisteme göre, bir inşaatta yapı denetimin, şantiye şefinin ve belediyenin izni olmadan hiçbir işlem yapılamaz. Müteahhittin hiçbir yetkisi yoktur. Tuvalet taşının yönünü dahi değiştiremez Bir inşaatın başından sonuna gerekli belgelerde 100’e yakın imza vardır. Ama can kayıpları engellenemiyor. Peki ne mi yapılmalı?
Müteahhitlik için yeni karne sistemine pek çok kriter kondu ama sınıfı bankadaki hesabın miktarı ile belirleniyor. Paranız yeterliyse A sınıfı karne alır, her çeşit inşaat yapabilirsiniz. Son depremde 1-2 yaşında yüksek binalar çöktü. Demek bu karne işe yaramadı. Bana göre müteahhit üniversite mezunu olmalı. Her inşaata, şantiye şefi inşaat mühendisi, yapı denetimler gibi atanıp, tam yetkili ve sorumlu olmalı. Neden mi? Bir inşaat mühendisi asla demir eksiltemez. Çünkü statik hesabı bilir, hangi demir ne işe yarar, beton nedir, beton bakımı nasıl yapılır bilir. Demir eksiltmenin, betona su katmanın insan hayatına kastetmek olduğunu bilir. Mühendisin tecrübesi arttıkça bilgisi de artar. Yetkileri tecrübesine uygun artmalıdır. Kalfalar, ustalar mutlaka meslek okullarında eğitilmelidir. Müteahhit, mühendis değilse sadece projesine kaynak yaratan mal sahibi olarak kalmalıdır. Aslında zaten öyledir ancak sistem çalışmıyor. Bende para çok 10 tane mühendis alırım demek yanlıştır. “Hayır” diyenin yerine yenisini alıyorsan olmaz. Uzaktan eğitim ile mühendis olmaz. Mühendise yetki vermeden imtihan gerekir. İmarla, emsalle oynayıp adaleti bozarsan ahlak da bozulur. Bu iş, liyakat sahibi uzmanların, bilim ve tekniğin ellerine teslim edilmedikçe, çözüm hayaldir.