Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre Aralık'ta açık 829,2 milyar TL oldu. Veriler 2024'te bütçe açığının ise 2,1 trilyon TL olduğunu gösterdi. Bu açık rekor açık olarak gerçekleşti. Bütçe açığı 2023 yılında 1,4 trilyon TL olmuştu. Artış yüzde 50.
Şaşırmadı isek, alıştık demektir. Faizlerin düşürülüp, enflasyonun fitilinin ateşlendiği 2019 Temmuz ayından bu yana ekonomide gerçekleşmesi muhtemel ne varsa gerçekleştiğini, etkili bir müdahale olmadığı için de, son 6 yıldır egale edilen rekorların 2024 yılında da tekrarlandığını görüyoruz. Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan tasarruf tedbirleri adına okullarda temizlik görevlilerinin kaldırılması dışında bir gelişme yaşanmaması, en son enflasyon yüzde 44 açıklanmışken, emekliye yüzde 15, asgari ücrete yüzde 30 zam yapılması, yükün kimlerce taşınacağını da göstermiştir.
Merkez Bankası verilerine göre Türkiye’de çalışanların yüzde 43,1’i asgari ücret almaktadır. TÜİK verilerine göre emekli sayısı 16 milyon (nüfusun yüzde 19’u), çalışan sayısı ise 33 milyon (nüfusun yüzde 38’i). Çalışanların yaklaşık 5 milyonu (nüfusun yüzde 6’sı) kadrolu ya da sözleşmeli kamu personeli.
Sayılara bakınca pek çok değişik sonuç çıkarılabilir. En çarpıcı olanlar; emekli ve çalışan oranının yüzde 50’ye yaklaşması, nüfusun çok büyük bölümünün açlık sınırında ücret alması ve sosyal gelir adaletinin tamamen bozulması.
Bilimsel kabullere, tecrübelere rağmen, 2019’da alınmış faiz kararları, ne yazık ki enflasyonun süratle yükselmesi sonucunu getirmişti. Döviz kurları patlamış ve Türk lirasının alım gücü süratle düşmüştü. Merhum Başbakan Turgut Özal’ın “Gelecek nesiller bundan ders alsınlar, bir daha asla yapmasınlar” dediği kur korumalı mevduat uygulamasının yeniden yürürlüğe girmesi, aşırı yüksek fiyatlarla ve dolar kuru ile yapılan yap işlet devret ihaleleri, itibardan tasarruf olmaz tezi ile yapılan aşırı plan dışı harcamalar, aşırı yüksek faizli borçlanmalar ve benzeri uygulamalar sonucu yüksek enflasyon bütçeye sürekli yük getirmeye devam etmektedir.
Neticede oluşan kara delikler benzine, mazota, elektriğe, doğal gaza ve neredeyse bütün devlet hizmetlerine sık sık yapılan aşırı zamlarla kapatılmaya, zam yapmak ödemeler dengesi için tek çare sayılmaya devam ediliyor.
Örneğin 21 Aralık 2024 ile 18 Ocak 2025 arasında mazota 8 kez zam yapıldı ve sadece 28 günde mazotun litre fiyatı 43,91 TL iken 47,29 TL oldu. Paranın düşük alım gücü yanında enflasyonun altında zam alan emekli, işçi ve bakmak zorunda oldukları insanlar, maalesef zor durumda iken, yöneticilere, bakanlara, milletvekillerine adaletsiz maaş zamları yapılması, birden fazla maaş uygulamaları, birtakım insanlara işe alımlarda mülakat uygulaması ile yapılan adaletsizlikler dengeleri iyice bozdu. 2024 yılı istihdam oranında 38 OECD ülkesi arasında sonuncu olduğumuz açıklandı. OECD ortalama istihdam oranı yüzde 70,3 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 55,2 ile en düşük seviyede.
Ankara ise ekonomiden çok siyasi meselelerle ilgili görülüyor. Önümüzdeki günlerin nelere sahne olacağını kestirmek zor. Ancak şartların zor olduğu ve kimsede sihirli değnek olmadığı unutulmamalı.