1996 yılında Bursa’da kooperatif olarak kurulan 102 adet yatay apartman şeklindeki kooperatif evlerine taşınanlar arasında ilk onda ben de vardım.
Her evin önünde ve arkasında toplam 60 - 70 metrekarelik bahçe, ortak sosyal yaşam alanları ve her eve bir otopark vardı.
Taşınan ilk 10 aile arasında Salih Beyler de vardı. Müze müdürlüğünden emekliye ayrılmış Salih beyin hobisi manolya ağacı fideleri yetiştirmek ve konu komşuya dağıtmaktı.
Salih Bey, sitenin ağaçlandırma işlemlerinin yanı sıra ortak alanlara ve isteyen komşunun bahçesine manolya fidesi dikerdi.
Açıkçası kendisini antipatik bulur, kooperatif toplantılarında da ona karşı hep içten içe kızardım.
Kuralcı, asla fikrinden taviz vermeyen ve birçok konuda hemfikir olmadığım bir kişilikti.
Her karşılaştığımızda ben de onun ciddiyetine paralel hareket ederdim.
Salih Bey çok fazla espri ve şaka yapan biri olarak benim esprilerime gülmez, hatta anlamazmış gibi yapardı.
Belki de kendisini sevememenin ve komşuluk ilişkimizdeki ciddiyetin altında yatan gerçek buydu.
Bahçemize manolya ağacı dikmesi bile hoşuma gitmesine rağmen seviyeli ilişkimizi geliştirmeye yetmemişti.
Ama her şeye rağmen Salih beyi öyle kabul ettim ve her şeye karşın birebirimize bir saygısızlık ettiğimizi hatırlamıyorum.
Yaklaşık 20 yıl sonra Salih Bey ani bir karar ile çok sevdiği ve mutlu olduğu evini satarak İstanbul’a gitti.
Tesadüfen, bir gün İstanbul Ataşehir’de, bir markette Salih Bey ile karşılaştık.
Bursa’daki evini satıp İstanbul’da çocuklarının yanında bir daire satın aldığını ve çok mutsuz olduğunu söyledi.
Orada birkaç dakika içerisinde o kadar samimi bir sohbetimiz oldu ki bir anda 20 yıldır birbirimizi aslında hiç tanımadığımızı kaşla göz arasında itiraf ettik.
Bu karşılaşmadan çok kısa bir süre sonra Salih Beyin kalp krizi sonucu öldüğü haberini duyunca gerçekten üzüldüm.
Ne zaman eski sitemize gitsem, o kocaman olmuş manolya ağaçları ve bembeyaz iri çiçeklerini görüp Salih Beyi hatırlarım.
Ve o son derece dürüst ve iyi bir insan için, olumsuz düşüncelerimden dolayı kendime hayıflanırım.
Evimizin önüne dikmiş olduğu ağaç ise cins olarak yerli, muhteşem çiçekleri ve hiç dökülmeyen yaprakları ile tam bir anıt gibi.
Fabrika bahçesine dikmiş olduğum manolya ağacını da diğer ağaçların arasında kalıp gelişemediği için geçen hafta daha güzel bir alana naklettim.
Sonraları hep düşündüm ne iyi insanmış, bir ideali varmış.
Sürekli manolya yetiştirmek ve arkasından hiç yaprakları solmayan ve inanılmaz kokusu ile bir iz bırakmış.
Salih Kütük Bey’in dağıttığı manolya fideleri bir araya gelse belki orman olur diye düşünüyorum.
Nur içinde yat rahmetli eski komşum, insan ölür kalır eseri misali…
Bir emelin varmış, manolya ağacı da olsa senin eserin.
Saygılarımla.