Geçen hafta Gazetemizin ‘’GÜNDEM’’ manşeti Yenilenebilir Enerji idi, haberin içeriğinde, o günlerde İran’ın 10 gün doğal gaz akımını durdurmasının üretimde ciddi sıkıntılara yol açtığı vurgulanırken, Bursa iş dünyası üretimin ve ihracatın devamlılığı için enerjide alternatif kaynakların kullanımın kritik önem taşıdığını söylediler ve “Sanayide ve depolarda GES’siz çatı kalmamalıdır”, “Firmaların alabileceği en acil önlem jeneratör”, “Dışa Bağımlılığımızı azaltmalıyız”, “Sanayici hibrit sistemler kullanabilir”, “Yenilenebilir enerji yatırımları önemini gösterdi”, “Alternatif çözümler üretilmeli”, başlıkları altında görüşlerini aktardılar.

Benim için bu görüşlerden en etkin olanı, DOSABSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Çevikel’in “ENERJİ KRİZİNİ İYİ OKUMALIYIZ” başlığı altında görüşlerini anlatırken, atılabilecek en sağlıklı adımın yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırmak olduğunu, özellikle Yeşil Mutabakat çağrısıyla sanayicilerin gündeminde önemli yer tutan Yeşil Enerji konusunda gereken özeni göstermelerini içeren, sözleri oldu. Ancak sanayicilerimizin anlattıkları içinde, insanlığın artık yüz yüze gelmekte olduğu İklim Değişikliği kavramı yerleşmemişti. Bakın bugün 10 günlük bir doğal gaz kısıntısından bu kadar etkileniyorsunuz, ama Türkiye olarak imzaladığımız Paris Sözleşmesi’ne göre 2053’te enerji üretiminde hem tüm petrol, hem tüm doğal gaz, hem tüm kömür kullanımımızın sıfırlanacağını hatırlamıyorsunuz. Aslında 2053’e gitmeden daha şimdiden AB ülkelerine ihraç ettiğiniz ürünlerinizin üretiminde yeşil enerji kullanımı sorgulanmaya başladı bile, geçenlerde NOSAB’daki bir sanayici dostuma bu soru sorulmuş, onlar da hızla fabrikalarının çatısına GES kurmaya başladılar.

İsterseniz iklim değişikliği konusunda dünyada neler oluyor, onlara da bakalım ki belki biz de bu oluşumları yaşantımız içine yerleştirmeyi planlarız.

Dünyanın en gelişmiş 7 ekonomisi, G7 (ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya), bu yılın sonuna kadar karbon yayan kömür projelerinin finansmanını ve küresel olarak kabul edilen iklim değişikliği hedeflerini karşılamak için tüm fosil yakıtlara verilen desteği kademeli olarak durdurma kararı aldı.

Fosil yakıt finansmanının durdurulması, dünyanın küresel sıcaklıklardaki artışı sanayi öncesi zamanların 1,5C derece üstüne çıkarmamak için atabileceği büyük bir adım olarak görülüyor. Japonya’nın kömür projelerinin uluslararası finansmanını sona erdirmesi, Çin gibi hala kömür kullanan ülkelerin daha fazla izole olması ve durmaları için daha fazla baskı altında kalacakları, anlamına geliyor.

G7 ülkeleri ayrıca, sıfır karbon emisyonlu araçların üretilmesini ve kullanımını hızlandırmak için küresel ortaklarla beraber çalışmayı, 2030’larda elektrik sektöründe, ezici bir şekilde karbon ve uluslararası fosil yakıt finansmanından uzaklaşmayı kabul ettiler, ancak bu hedef için belirli bir tarih verilmedi. 2015 Paris Anlaşması’na olan bağlılıklarını yenilediler, sıcaklık artışını sanayi öncesi zamanların 1,5C derecenin üzerinde olabildiğince yakın tutmaya ve gelişmiş ülke iklim finansmanında 2020’den 2025’e kadar yıllık 100 milyar ABD doları seferber etme hedefini, açıkladılar.

Bu açıklamaların ardından Uluslararası Enerji Ajansı da dünyanın yüzyılın ortasına kadar net sıfır karbon salınımına ulaşabilmesi için, yatırımcıların yeni petrol, gaz ve kömür tedarik projelerine fon sağlamaması gereğini açıklayarak, şimdiye kadarki en sert uyarısını yaptı. Net sıfır karbona ulaşmayı taahhüt eden ülkelerin sayısı arttı, ancak taahhütleri tam olarak yerine getirilse bile, 2050’de dünya çapında 22milyar ton karbondioksit olacak ve bu da 2100’e kadar 2,1C sıcaklık artışına yol açacak.

Aslında her vesile ile köşemde yer verdiğim iklim değişikliği ile ilgili gelişmeleri bu vesile ile bir defa daha Bursa iş dünyamızın dikkatine sunuyorum ve de onlardan temiz enerji kaynaklarına dönüşüm planlarını yapmalarını öneriyorum.