Üç haftadır sizlere insanlığın geleceğini karartan İklim Değişikliği doğa felaketiyle ilgili ülkelerin aldığı kararları, attığı adımları aktardım. Bu kararların hedefinin, iklim değişikliğinin baş aktörünün, atmosfere salmakta olduğumuz CO2’in, 2050 yılına kadar salınımlarını sıfırlamak olduğunu da aktardım.
Halen dünyada sıfırlanması planlanan yoğun CO2 salınım kaynaklarının başında koşan kömürle enerji üretiminin bizden bir örneğini de değerlendirmenize sunacağım. Ülkemizin güneybatısında, Yatağan’da, çok değerli zeytinliklerin yer aldığı bölgede, zeytin ağaçlarının sökülerek çıplaklaştırılış geniş bir alanda işletilen kömür madeninin, Yatağan Elektrik Santralını beslemek için genişletilmesi hareketi, karşısında 64 yaşındaki büyükanne Tayyibe Demirel’i buldu. Geçen ay, madenin köyüne doğru genişlemesine karşı bir dava kazandı ve zeytinliklerin korunması gerektiğini söyleyen ve daha önceki mahkeme kararından kendisinin ortaya çıkardığı bilgilerle donanmış olarak yüksek mahkemede, temyiz davasını da kazandı. Mahkemedeki zaferi maden genişletme planlarını durdurdu, ancak altı dönümlük zeytinliğinin kuşatılmasından korkuyor, etrafındaki dava kapsamında olmayan, başkalarına ait diğer araziler kömür madencisi tarafından satın alınıp maden işletme alanına eklenmesi ile kendi zeytinliği ortada kalmasıyla zeytinliğine nasıl gideceğini düşünüyor ve mücadelesine devam ediyor.
Aslında bölgedeki duyarlı insanlar, Akdeniz ve Ege sahillerimizin çok yakınında bulunan Yatağan Elektrik Santralının kullandığı kömürden kaynaklanan kirliliğin, insan sağlığı ve çevre kirliliği açısından da büyük zararlara yol açtığını söylüyorlar. Bugüne kadar maden sahasının genişlemesi beş köyün ortadan kalkmasına, 5000 hektar alanın yok olmasına neden olmuştu ve şimdi Tayyibe Demirel’in köyü tehdit altında.
Türkiye’de kullanılan kömür gücü kapasitesinin iki kat artırılması planlanıyorlar. Kömürle çalışan santrallarımızda halen, tüm enerji üretimimizin %27’sine tekabül eden 73milyar kwh enerji üretiyoruz. Bu planlamanın ana hedefinin, Yatağan ve benzeri enerji santrallarının gücünü artırarak, enerjide bugüne kadar yapılan ithalatla büyüyen bütçe açığını azaltmak olduğu söyleniyor.
Aslında bu durum dünyada da farklı değil, başta ABD olmak üzere dünya ülkelerindeki enerji üretiminde kömür çok yoğun olarak kullanılmaktadır. Ülkeler İklim Değişikliği ile mücadelede attıkları imzalarla 2050 yılında bu üretimi sıfırlayacaklarını taahhüt ediyorlar???
Bu arada bölgedeki hava kirliliğini ölçen ve kar amacı olmayan Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği, Türkiye’de kömür enerjisi üretiminin sağlık maliyetlerini yılda 5,9 milyar avroya kadar çıkaracağını tahmin ediyor. Birliğin bu araştırmasını yapan yetkililer, kömürle çalışan termik santrallar nedeniyle oluşan hava kirliliğinin kalp hastalıklarını tetiklemesi nedeniyle ölümleri artırdığını da vurguluyorlar. Ayrıca, Tayyibe Demirel’in başlattığı mücadeleye katılan kadınların kararlılığının bu açıdan da çok değerli olduğunu…
İşte bu acı gerçeğimiz, Paris Sözleşmesini imzalamamış bir ülke olarak hala sözleşmenin sıfır karbon salınımı hedefinin çok uzağında koşmaya devam ettiğimizi gösteriyor. İklim Değişikliği bilinci, henüz yönetimlerimizin ve toplumumuzun büyük kesiminin gündeminde çok yavaş gelişiyor, o felaketin ufak, ufak esintilerini yaşamamıza rağmen. Hatırlayalım, geçen sonbaharda yaşadığımız olağan dışı kuraklık barajların boşalmasına neden oldu, kentlerin içme suyu temininde daralma oluştu, kent yönetimleri telaşlandı. Daha sonraki aylarda oluşan olağan üstü yağışlar, Ege ve Akdeniz kentlerinde taşkınlara neden oldu, caddeler, sokaklar dere oldular.
İşte acı gerçeğimiz bu, hala bütün bu yaşadıklarımızın İklim Değişikliği felaketinin öncüleri olduğunun farkına varamıyoruz, bu felaketi körükleyen nedenin atmosfere bilinçsizce salıverdiğimiz CO2 gazı olduğunu da. Kış aylarında kentlerimizin üzerini kaplayan kara bulutu sadece, sağlığımızı tehdit eden hava kirliliği olarak, tanımlıyoruz.
Paris Sözleşmesini imzalayan ülkelerin, İklim Değişikliğinde frene basmak için, 2050 yılına kadar atmosfere bıraktıkları CO2 salınımlarını sıfırlama yolunda etkin adımlar attıklarını yavaş yavaş duymaya başlıyoruz, bizde de küçük te olsa, iyi bir gelişme var, bazı belediyelerimiz İklim Değişikliği Şube Müdürlükleri kurmaya başladılar, umarım bu adımlar bizi de İklim Değişikliği gerçeğini kabullenmeye ve Paris Sözleşmesi hedeflerine yönlendirir.
Bu hafta, ekonomimizin canlı haber kaynağı olarak önde koşan EKOHABER Gazetemizin 26. kuruluş yılını kutluyoruz, ailenin bir ferdi olarak, daha nice yıllar bu bayrağı gururla dalgalandırmasını diliyorum.