Teknik eğitim her zaman ülkemiz gündeminde önemli bir konu olmuştur. Ancak bunun için yapılanlar yeterince derde deva olmamıştır. Ben ilkokuldan sonra eğitim hayatıma Trabzon Erkek Sanat Enstitüsü’nde (ESE) 1959 yılında başladım. O zaman ülkemizin her ilinde ESE yoktu. Memleketimizde sanayi henüz emekleme devresindeydi. Daha sonra 2 yıl tekniker okuluna devam ettim. 1966 yılında da Yıldız Teknik Makine Bölümü’nde başladığım yüksek öğrenim hayatımı 1971 yılında tamamladım. Çimento sektöründe 45 yıl çalıştıktan sonra 2016 yılında emekli oldum.
Bu uzun girizgâhı şunun için yaptım. Ben ülkemizin teknik eğitiminin, son 64 yılının tanığıyım ve bizzat bu sektörün içinde oldum. Seçtiğim hayat yolundan dolayı memnunum. Mesleğimi seviyorum. Ancak zaman içinde bir konu gün yüzüne çıktı. O da; eğitilmiş, yetkin, nitelikli ara eleman sorunu.
Maalesef, Endüstri Meslek Liseleri (EMO) ve Meslek Yüksekokulları (MYO) hep en son tercih edilenlerden oldu. Toplumsal statü ve ücret politikaları bunun başlıca etkenleriydi.
Günümüzde hem EML’leri hem de MYO’ları ülkemizde yaygınlaştı. Ama mezunlarının işe girmeleri diğer tüm gençler gibi kolay olmuyor. Ben Erkek Sanat Enstitüsü’nde okuduğum yıllarda çok söylenen bir söz vardı: “Sanat kolda altın bileziktir.” Bu söz çok doğru ve dünya durdukça anlamını, önemini koruyacaktır. Bu yeterli mi? Değil! Bunu destekleyecek iş edinme, atölye açma girişimlerini devlet desteklemezse çocuklarımızın hevesi kırılıyor. Özendirme çok önemli.
Şubat ayının ilk günlerinde Kahramanmaraş-Hatay ekseninde ve bu çevrede bulunan toplam 11 ilde asrın felaketi diyebileceğimiz bir depremle karşılaştık. Bu konuda yazılar yazdığım için detaya girmeyeceğim. Ancak depremin sonrasında neler yapılması gerektiği konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığını gördük. Bunlardan biri de nitelikli, yetişkin iş gücü.
Bu 11 ilde hızla yeni konutların yapılması gerekiyor. Ülkemiz yüz binlerce konutu bir yıl içerisinde yapabilecek güce sahip. Bunu başarabilmek için parayı, malzemeyi, sağlam zeminli araziyi bulsanız bile, nitelikli yetişkin eleman bulamıyorsanız sonuç hiç de beklediğiniz gibi olmayacaktır.
Geçenlerde bu yönde bir haber gündeme geldi. İnşaat şirketlerinin yetkilileri, sıvacı ustası temininde sıkıntıları olduğunu, iyi ücret vermelerine rağmen yeterli sayıda usta temin edemediklerini söylüyorlardı. Bu bana yıllar önce içinde olduğum bir sohbeti hatırlattı. Bursa Uluyol’da bir bina inşa ediyorduk. İnce inşaata geçildiği dönemde müteahhitle şantiyede sohbet ederken yanımıza bir usta geldi. Henüz onun işi başlamamış. Müteahhit arkadaş bana açıkladı, “Bu ustayı görüyor musun? Bu benim inşaatlarımda sıva işlerimi yapar. Aldığım işi tamamladıktan sonra, o anda yeni bir işim yoksa elemanlarımın alacaklarını öder, serbest bırakırım. Bazı ustalar hariç. Bunlardan biri de bu sıvacıdır. Bazen birkaç ay bu arkadaşa çalışmadığı halde maaşını veririm. Çünkü giderse ihtiyacım olduğunda gelemeyebilir. Bu kararımla o işsiz kalmaz, ben de kârlı çıkarım. Çünkü düzgün sıva hem estetik hem de malzeme miktarı (sıva yönünden) çok önemlidir.”
Bu tecrübeyi hiç unutmadım. Tecrübeli, nitelikli bir eleman her zaman çok önemlidir. Deprem konutlarındaki sıvacı teminindeki zorluğun nedeni şuymuş; müteahhitlerimizin yurt dışı taahhütlerinde ciddi miktarda eleman ihtiyacı var. Ayrıca, Almanya gibi zengin Batı ülkeleri yetişmiş, belgeli elemanları iyi ücretlerle davet ediyorlarmış. Nitekim Almanya sıvacılar için 3.200 avro aylık ücret veriyormuş.
Bu durumda ülkemizdeki kamu ve sivil kuruluşları, teknik eğitim ve yetiştirme için daha fazla emek sarf etmeli diye düşünüyorum. Başta devlet olmak üzere pek çok kuruluş bu konuda çalışıyorlar ama yeterli olmadığını görüyoruz. Umarım daha hızlı hareket edebiliriz.