Bir otel yandı. Bir kez daha günahsız çocuklar, insanlar dumandan boğularak, yanıp kömür olarak, feci şekillerde yaşamlarını kaybettiler. Yangın, can kayıplarına neden olan diğer bütün felaketler gibi, büyük oranda ihmaller ile, insan hataları ile, cehalet ya da bilinçsiz davranış biçimleri ile meydana gelen bir felakettir ama dünyanın hiçbir yerinde bizdekine benzer siyasi bir mesele olmaz. Bu son olayda yetki ve sorumluluklar son derece açıkken, yine ve ille de karşı taraftan sorumlu çıkarma gayreti ile siyasi tartışmalar yaşanmaktadır ki, bu gerçekten yorucu ve üzücüdür ve yaklaşımlardan belli ki bu vahim olay da ders olmamıştır.      

    Özellikle insan hayatı ve onurunun kıymetli olduğu ülkelerde böylesi felaketler çok nadirdir, sonrasında yaşanılan tartışmalar da yanlışların önlenmesi içindir. Çünkü her işin sorumlusu bellidir, sorumlu olanlar liyakat sahibidir, kurallar tecrübelerle oluşturulmuştur ve o şefle, bu müdürle, şu siyasi mekanizma gibi yöneticilerle değiştirilemez. Kural değişimi ancak konunun uzmanlarının uzlaşması, artısı ya da eksisinin bilim insanlarınca belirlenmesi sonucu, pozitif amaçlarla mümkün olabilir. Bizdeki gibi akşamdan sabaha, birilerinin menfaatleri lehine, rant kaygıları ile sorgusuz sualsiz değişiklikler mümkün değildir.

     Daha önce bir yazımda belirtmiştim. Dünyanın sayılı başkentlerinde, ilgili kurumların bir yılda yaptığı imar tadilatlarının sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Mesela Paris’in merkezinde son otuz yıldır herhangi bir imar tadilatı olmamıştır. Bursa’da bir süre önce Büyükşehir Belediyesi’nin resmi sayfasında yer alan, bir yıl da yapılan imar tadilatı sayısı, iki bin küsur olmuştu. Ne yazık ki imar tadilatları her yıl devam etmektedir sayıları da az değildir. Bu bir manada geri kalmışlığın da işaretidir.

     Geçenlerde bir yerde okumuştum. Bir Finlandiyalı, İstanbul’a gelmiş. Her tarafta bitmeyen inşaat faaliyetlerini görünce “Siz İstanbul’u 1453’te almamış mıydınız? Bunca yüzyıldır hala yerleşemediniz mi?” diye sormuş. Buyurun, cevap verin.

      Trajikomik ama gerçek bu. Bitmeyen inşaat faaliyetleri her yerde. Aynı kaldırım her 2 yılda bir yeniden yapılıyor, yeni dökülen asfaltlar, ertesi gün kırılıp ya bir kablo ya da boru döşeniyor. Sorumlu da belli değil. Cehalet, plansızlık, işgüzarlık yalnızca kamuda da değil, her yerde.

     Sorumluluktan kaçmak, başkalarını suçlamak, işine geldiği gibi davranmak, her meseleye rant gözüyle bakmak, hastalıklı bir tutum. Ne yazık ki bu davranış biçimi bizde giderek doğal oldu ve cehalet arttıkça da besleniyor. Siyaset ise tamda buna prim veren, insan odaklı, hizmet odaklı olmaktan çok, rant odaklı bir kurum haline geldi. Adaletten hızla uzaklaşıyoruz. Toplumun değer yargılarına insani olumlu katkılar şart. Dün sosyal medyada bir söz vardı. “Fırın küreği tam düzeldiğinde, ekmek yapacak hamur bitermiş. İnsanın işi tam düzeldiğinde ise ne yazık ki ömür bitermiş.” Kim kimi suçlarsa suçlasın gerçek bir tane ve asıl hesap soracak olan onu biliyor, hesabın sorulacağı gün için ise ömür çok kısa.