Bir sokak röportajından aktarıyorum. Vatandaşımız düşünmüş taşınmış aşırı yüksek fiyatların ve aşırı yüksek enflasyonun nedenlerini bulmuş anlatıyor.
“12 milyon mülteci kardeşim” diyor. “Her gün, her biri 1 tane yumurta yerse günde 12 milyon, haftada 84 milyon, ayda 336 milyon yumurta eder. Peki bu arkadaşları ülkemize sokanlar, ilave talebi karşılayacak bir tavuk çiftliği mi kurdular? Hayır. O zaman arz aynı kalmış, talep en az yüzde 25 artmış demektir. İnşallah her biri günde 2 yumurta yemez. İşte yumurta zamlarının nedeni” diyor ve devam ediyor.
“12 milyon ilave nüfus geldi. Bu insanlara 3 milyon ev lazım. Peki 3 milyon ilave ev yapıldı mı? Yapılmadı. O zaman ev kiraları da yükselecek. Hesabı nereden yaparsan yap. Et talebini, her türlü bakliyatı, ekmeği hesapla. Suyu hesapla suyu. 12 Milyon su içiyor, tuvalete gidiyor, yıkanıyor, bulaşığı var, çamaşırı var. Hesaplayın bunların 1 yıllık su ihtiyacına Van gölü yetmiyor. Peki ilave barajlar mı yapıldı, su havzaları mı üretildi? Şimdi barajlarda su seviyesi takibindeler. Su uzun mesafelerden pompalanıyor ve elektrik sürekli zamlanıyor. Doğal sonuç su fiyatları zamlanıyor. Hastanelerden randevu bile alamıyoruz. 12 milyona doktor da ilaç da bedava, bedeli bize yükleniyor. İşte fiyatların artma nedeni. Bütün düzenimiz alt üst oldu” diyor vatandaş.
Belki biraz maaşının yetmemesi, biraz denetimsiz piyasanın bunaltması, işsizlik ya da benzeri sorunlarla canına yetmişlik var ama özde haksız değil. Türkiye böylesine büyük miktarda bir mülteci akını için hiçbir hazırlık süresi olmadan, tamamen plansız, ani bir baskınla karşı karşıya kaldı. Hadi mültecilere ödenen aylık meblağlar AB gibi BM gibi, kısmen ABD gibi kaynaklardan besleniyor diyelim. Ancak bu insanların yaşamsal ihtiyaçları kesinlikle Türk insanının kaynakları kısıtlanarak sağlanıyor. Bunu ifadeye çalışan vatandaş sokak röportajında belki edebi ya da ekonomik terimler kullanamamış ama gayet net anlatmış. Mesele basit. Ülkenin mevcut kaynaklarına hiçbir ilave üretim gücü katmadan, gelir kaynaklarını da yeterince arttırmadan eldeki imkanları 83 yerine 95 milyon insana bölerseniz, yani arz sabitken talebi arttırırsanız, fiyatların artması son derece doğal hale gelir. Fiyat alım gücü sınırını aşmaya başladıktan sonra da talep artmaya devam ediyorsa artık fiyatı kontrol edememeye başlarsınız. Enflasyon patlar. Ta ki talebin normalleştiği, arzın milli ve planlı olduğu noktaya kadar. Gelir adaletinin bozulduğu Türkiye’de ise bu noktayı yeniden yakalamak oldukça uzun süre alabilir ve ekonomiyi yeniden düzene koymak kolay olmayacaktır. Hükümetin hataları ve yanlışları yanına eklenen mülteci meselesi giderek büyüyen başlı başına ekonomik ve sosyal bir sorun olacağım diye bas bas bağırıyor. Umalım Ankara’dan duyuluyordur.