Ülkemizde toplamda 209 üniversite var. Bunların 131’i devlet üniversitesi (11 teknik üniversite, 2 güzel sanat­lar üniversitesi ve 1 yüksek teknoloji enstitüsünün yanı sıra, jandarma ve sahil güvenlik akademisi, polis akademisi ve milli savunma üniversitesi) ve 78 Vakıf Üniversitesi mevcut.

Dünya çapındaki bir araştırmaya göre, bizden daha fazla üniversitesi olan ülkeler şöyle sıralanıyor: 1) Hindistan: 8.407, 2) ABD: 5.708, 3) Filipinler: 2.060, 4) Arjantin: 1.705, 5) İspanya: 1.415, 6) Meksika: 1.341, 7) Bangladeş: 1.268, 8) Endonezya 1.236, 9) Japonya 1.223, 10) Rusya: 1.108, 11) Fransa: 1.062, 12) Çin: 1.054, 13) İran: 343, 14) Güney Kore: 322.

Görüldüğü gibi bu listede ilginç bir husus var. Gelişmiş Av­rupa ülkelerinden sadece Fransa listede mevcut (1062 üniver­site). Ama bir başka bir incelemede Fransa’da 85 üniversite mevcut diyor. Diğer ülkelerin aksine (ABD, Kanada, İngiltere vb.) üniversitelerde mühendislik diploması verilmiyor. Mühen­dislik diplomaları, mühendislik okulları (Grandes Ecoles) tara­fından veriliyor.

Bu istatistiki bilgiler gösteriyor ki, her ülke­nin yükseköğrenimi tanımlaması aynı kri­terlerle yapılmıyor. Bu­rada önemli olan; üniversitelerin dünya çapında kabul gören ölçütlere göre yapılan sıralama. Bu liste ilk 500 ve ilk 1000 olarak yayınlanıyor. Bu ko­nuda daha önceki bir yazımda bilgi paylaş­mıştım.

Bu defa, ülkemiz­deki üniversitelerden ikisini biraz daha ayrıntılı olarak irdelemenin yararlı olacağını düşünüyorum. Bunlardan biri Gedik Üniversitesi, diğeri OSTİM Teknik Üniversitesi.

Gedik Üniversitesi mühendislik alanında iddialı okullar­dan biri. Okulun tohumları 1994 yılında atılmış. Gedik Holding sanayi ağırlıklı bir kuruluş. Çok eski yıllarda BÖHLER kaynak elektrotlarını üretiyordu. OERLIKON ile birlikte iki üreticiden bi­riydi. Benim bu kuruluşla tanışmam 1971’de mühendis olarak çalışmaya başladığım yıl idi. Ülkemizdeki sanayi gelişimine pa­ralel olarak büyüdü ve bugün bir holding seviyesine geldi.

İşin kökeninde ‘kaynak’ olunca; iş dünyası ve genç yete­nekler ve bilimsel üretim süreçleri arasında birleştirici rol oynamak üzere yatırım yapmışlar. Bugün üniversitenin top­lam 6000 civarında olan öğrenci sayısında Meslek Yüksekokul­ları üçte birlik oranla önemli bir yer kaplıyor. 6 fakülte, 1 yüksekokul, iki de meslek yüksekokulu (2000 öğrenci) var.

Mezunların istihdamında sorun yaşanmıyor. Çünkü 4 yıl­lık bölümlerde, dönem olarak (7+1), 2 yıllık bölümlerde (3+1) eğitim programları, işyeri uygulaması ile birlikte var. Rektör Prof. Dr. Nihat Akkuş’un ifadesine göre; üniversite yönetimi, Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) ortak proje geliştirme çalış­malarında, akademisyenlerle sanayiciler arasında iyi bir ilişki oluşturulmuş durumda.

Son dönemde ekonomik krizler, kurdaki değişimin getirdiği zorluklar; şirketleri birçok konuda çözümü kendi içlerinde ara­maya itti. İhtiyaçlarını ithal etmektense kendileri üretmeye yö­neldiler. Bunun için de bilimsel, Ar-Ge’nin güçlü olduğu üniversitelere yönelmek durumunda kaldılar.

Üniversiteler de son dönemde değişti. Akademik duvarlar kalktı. Katı kurallar esnedi. Türk şirketleri dünyaya açıldıkça, yeni dünyanın ihtiyaçlarını karşılamaları gerektiğini gördüler. Global klasmanda sorunlarla karşılaştılar. Bu durumda TTO’lar (Teknoloji Transfer Ofisi) önemli rol oynadı. Bu gelişmeden şunu anlıyoruz. Üniversiteler için nicelikten daha önce nitelik önemli durumda. Konuya devam edeceğim.