Gelişen ve nüfusu giderek artan bir dünyada yaşıyoruz. Çoğalan ihtiyaçları karşılamak için çeşitli kaynaklardan ve değişik yöntemlerden yararlanıyoruz. Geçen hafta, bu kaynaklardan güneş enerjisinden yararlanarak elektrik üretme konusuna değinmiştim. Bu hafta da rüzgar enerjisi konusundaki bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Rüzgar enerjisinin sadece karada değil, milattan 4000 yıl önceden beri yelkenliler için denizde de kullanıldığı görülüyor. Rüzgar enerjisini kullanabilen ve enerjiye çeviren en önemli yapılardan biri de yel değirmenleridir. Günümüzde de rüzgar türbinleri sayesinde rüzgar enerjisi kullanılabilir enerjiye dönüştürülebiliyor. Rüzgar türbini, rüzgarda bulunan kinetik enerjiyi mekanik enerjiye dönüştürür. Dünyada rüzgar türbini ilk kez 1890 yılında Danimarka’da üretilmiş ve 1891 yılında devreye alınmıştır. Teknolojik imkanlar geliştikçe rüzgar türbinlerinde de gelişmeler olmuş, daha yüksek kapasitede türbinler imal edilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. Bugün karada ve kısmen denizde rüzgar türbinlerinin kurulduğunu görüyoruz. Rüzgar nasıl meydana geliyor konusuna kısaca değinmek istiyorum. Rüzgar, güneş kaynaklı radyasyonun yer yüzeyini farklı ısıtmasından kaynaklanır. Bu farklı ısınma; hava sıcaklığının, neminin ve basıncının farklı olmasına, bu farklı basınç da havanın hareketine neden olur. Dünyaya ulaşan güneş enerjisinin yaklaşık %2’si rüzgar enerjisine dönüşür. Rüzgarın özellikleri; yerel coğrafi farklılıklar ve yeryüzünün homojen olmayan ısınmasına bağlı olarak, zamansal ve yöresel değişiklik gösterir. Rüzgar; hız ve yön olarak iki parametre ile ifade edilir. Rüzgar hızı, yükseklikle artar ve teorik gücü de hızının küpü ile orantılı olarak değişir. Türkiye’de yer seviyesinden 50 metre yükseklikte ve 75 metre/saniye üzeri rüzgar hızlarına sahip alanlarda, kilometrekare başına 5 Megawat gücünde Rüzgar Santrali (RES) kurulabileceği kabul edilmiştir. Rüzgar enerjisinin avantajları şöyle sıralanabilir: 1- Enerji güvenliği sağlar. 2- Hava kirliliği sorununu azaltır. 3- Tükenmeyen bir kaynaktır. 4- İklim değişikliği sorununa çözüm sağlar. 5- Yakıt maliyeti yoktur. 6- İthalat bağımlılığı yoktur. 7- Çabuk kurulur. Dezavantajları ise: 1- Rüzgar türbinlerinin verimleri düşüktür. 2- Rüzgar sürekli olmadığı için enerji üretim değerleri sabit değildir. 3- Rahatsız edici bir gürültüye sahiptir. 4- İlk yatırım maliyetleri diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre daha yüksektir. 5- Sürekli değişen rüzgar hızları elektrik üretim miktarında düzensizliklere sebep olur. 6- Radyo ve TV alıcılarında parazitlenmeye sebep olur. Bu nedenle şehre yakın yerlerde kurulması uygun değildir. 7- Rüzgar potansiyeli yüksek olan yerler genellikle şebeke hatlarına uzak olduğu için, iletilme hatları oluşturulması yüksek maliyetlere sebep olur. 8- Rotor çapı büyük olan rüzgar türbinleri, göçmen kuşların göç yollarını değiştirmesine neden olur. Ülkemizdeki RES’lerinin toplam kurulu gücü 8.832 MW’tır. Bunun toplam elektrik üretimi içindeki payı ise %8’dir. 2021 yılı sonu itibariyle ülkemizde 3868 adet rüzgar türbini bulunmaktadır. Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli Enerji İşleri Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre 48.000 megawat olarak belirlenmiştir. Bu potansiyele göre Türkiye yüzölçümünün %1,3’ü bu santrallerin kurulmasına elverişlidir. ABD’nin uzay çalışmaları ile tespit ettiği meteorolojik veriler, Türkiye’nin rüzgar enerjisi bakımından zengin olduğunu göstermektedir. Doğal kaynaklarımızla elektrik enerjisi üretmek hem günümüze hem de geleceğimize bir güvence demektir.