Yapı sektöründe detay denince aklımıza ilk gelen Mimar Sinan elbette. Düşündüklerini bugün dahi düşünemediğimiz, yaptıklarını, bırakın o günü, bugünkü teknoloji ile dahi yapmakta zorlanacağımız, 1490 ile 1588 yılları arasında yaşamış büyük Türk Mimarı.

Yaşadığı 98 senede, 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 darül-kurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 364 eser vermiş.

Selimiye’yi dikkatle inceleyen, oradaki detayların ne kadar ince ayrıntılar olduğunu irdeleyenler ne dediğimi çok daha iyi anlayacaktır.

Bu büyük ustanın ne yazık ki Bursa’da sadece bir tek eseri var. GALLE HAN. 16. Yüzyılda yapılmış. Günümüzde ortasından Cumhuriyet caddesi geçirildiğinde yok sayılmış. Sonra Osmangazi Belediyesi sahip çıkmış ve 3 aşamalı bir proje ile kısmen geri kazanılmış.

Mimar Sinan neden Bursa’da daha fazla eser yapmadı acaba diye merak ettiniz mi hiç. Ben ettim. Birazda araştırdım. Kendisine Bursa’da yapması için verilen görevleri hep bir şekilde diğer kalfalara ustalara devretmeyi tercih etmiş. Nedenleri konusunda bulabildiğim 3 farklı tezden ona daha çok yakın bulduğum ise şu.

Çünkü Mimar Sinan’ın bu derin okumasına göre Bursa Osmanlı’nın ilk döneminin, ilk padişahlarının enerjisinin, onların hatıralarının bulunduğu bir tür kara kutuydu, bir tür iç hafızaydı, iç denizdi. Ona dokunmak, onu değiştirmek adeta Osmanlı’nın derin hafızasını tahrip etmek anlamına geliyordu. Ve Sinan özellikle Bursa’da bir eser bırakmadı çünkü Bursa’yı orjinal haliyle muhafaza etmek istiyordu.

“Vay canına” diyor insan. “Başarı detayda gizlidir” denir ya. Demek insanı kalıcı yapan düşünme tarzı, detay dediğimiz o ince çizgi, bu kadar derin olmak zorunda. Belli ki, tarihin bugüne taşıdığı birçok ünlü Türk alimi ve düşünürü de detayda gizli bu derin düşünce tarzının ürünü. Keşke bizlerde, başarma azmimizi tekne, tecrübelerimizi pusula, bilgimizi ve öğrenme arzumuzu yelken yapmayı becerebilseydik. İnsanlığa ek bir katkı sağlamak adına gücümüz ve gönlümüzün arzuladığı kadar çok eser bırakabilseydik.

Görüyor musunuz? Mimar Sinan’ı düşünmek bile insana bir derinlik, bir felsefi ahenk katıyor da enteresan benzetmeler yapmaktan kendinizi alamıyorsunuz. 

Şimdi gelelim kendimize ve bugüne.

Haydi bakalım Bursa’nın yöneticileri, sivil toplumu, akademik odaları, dinamikleri, fikir üretenleri. Mimar Sinan’ın sakındığı Bursa profilinin, bugünkü tablosu için bir diyeceği olan var mı acaba?

Kentsel Dönüşüm projelerini giderek rantsala çevirenler, gözleri doymak bilmeyenler, arsa sahipleri ve Belediyesinden bakanlığına yetki sahiplerine kadar, can kurtarma amaçlı başlayan kentsel dönüşüm ne halde farkındamısınız? Böyle giderse kısa süre sonra, değişim diye yapılanlar yeniden dönüşüme muhtaç olacak. Tarihin saygı duyduğu Bursa’nın, günümüz insanından yediği darbenin hesabı tutulmamış yazık ki. “Dünya’ya insan kokusu sindiğinde kıyamet yakındır” derler. Bu ironi depremlerde defalarca yaşandı ama anlaşılamadı.