Enflasyon yüzde 70. Sermayenin gücü sürekli düşüyor. Bu, yatırımların yavaşlaması, ülke kalkınmasının durması, gerilemesi demektir. Yeni yatırımlar yapılmaz, iş alanları açılmaz ise insanlar nasıl iş bulur? Şu an ülkemizde iki çalışan bir emekliye bakmaktadır ve sosyal güvenlik sistemi ciddi finansal sıkıntılara gebedir. Daha önceleri üç çalışanın bir emekliye bakmakta olduğu Türkiye’de bugün 32 milyon çalışana karşılık 16 milyon emeklimiz var. İşyerleri kendisini koruyamaz ve işsizlik artarsa ve denge çalışan aleyhine dahada bozulacak olursa, sosyal güvenlik sistemi kendi kendine ayakta duramayacak ve Devletin sırtında önemli bir kara delik olacaktır. Ne yazık ki plansızlık nedeniyle bu sorun çözülmek yerine, pek çok diğer sorun gibi ötelemiştir. 2004’lerde AB uyum yasaları için çalışılırken emeklilik yaşı kadınlar için 58, erkekler için 60 olarak belirlense idi, bugün giderek büyüyen bir emekli sorunu olmaz, emekli maaşları da böylesine gayri insani mertebelerde tutulmak zorunda kalınmazdı.

     Kısa vadede sermayenin korunma yolu, hızla nakite dönebilen döviz, faiz, altın benzeri araçlar da aranmaktadır. Özellikle pandemi sonrasından bugüne, tüm Dünya’da yatırım araçları arasındaki dengeler uyumlu ve ön görülebilir hale gelmesine rağmen, aynı süreçte Türkiye’de yatırım araçları arasında, piyasa şartlarını da alt üst eden kaotik bir ortam yaşanır olmuştur. Birkaç yıl önce, tüm gelişmiş ülkeler enflasyona karşı kontrollü şekilde küçük faiz artışları ile dengeleri sağlayabilmişken, ülkemiz ekonomik temayüllerde ve kurallarda görülmemiş, dünyada bir ilk olarak yüksek oranlarda faiz düşürme yoluna gidince, enflasyon patlamış, piyasa ve fiyatlar tamamen kontrolden çıkmıştır. Bugün faizler yüzde 50 mertebesi gibi Dünyanın açık ara en yüksek mertebesine taşınmış olmasına rağmen kontrol mümkün olmamıştır. Ve hala yatırım araçlarının getirileri enflasyonun çok altında kalmaktadır. Bu durumda iş insanı ve müteşebbisin, üreticinin korunma kalkanı çökmüş, farklı ve haksız, katma değer üretmeyen, kayıtsız kazanç yolları gelişme göstermiştir.  

    Bunlar çok mu önemli, vatandaş, özellikle emekli böylesine zor durumda iken, yatırımcıyı, iş insanını düşünecek zaman mı diyen var ise, cevap her zaman şudur; Yatırımcı, üretici ayakta tutulamazsa emekçi ve emekli kesimin hatta memurun durumu bugünü mumla aratacaktır.  Bu sarmaldan kurtulmanın kalıcı yolu, ekonomik dengeleri yerine oturtmak, yatırımcı ve üretici sermayeyi teşvik ile mümkündür. Yatırımcı, müteşebbis ve iş insanı olmazsa vatandaşa nasıl iş ortamı yaratılacak, ekonomi nasıl hareket bulacak. Fabrika olmazsa, tarladaki ürünün katma değerini arttıracak kanallar açılmazsa, ihracatçı olmazsa ekonomi nasıl can bulacak. İşçi ve işveren ayrılmaz birer ikilidir. Biri olmazsa diğeri de olmaz. Bunu unutmamak gerekir.

     Devlet yapar denebilir. Elbette yapabilir. Ancak devletin asli işleri bellidir. Yollar, köprüler, tüneller, alt yapılar, enerji santralları vb. Serbest piyasa ekonomisi ve rekabetin kıymeti anlaşılmış ülkemizde serbest müteşebbisin üretim ve ekonomiye mümkün olan en yüksek katkıyı sağlaması esastır. Ne kadar çok planlı üretim o kadar çok ihracat, iş alanı, rekabet, kalite, makul fiyat ve vergi demektir. Devletin ana gelir kalemi vatandaşlardan alınan vergidir. Ne kadar canlı piyasa o kadar çok vergi manasına gelir. Yeter ki, doğru yatırımlar desteklensin, adil paylaşım ve iş barışı sağlansın.  

      Bu nedenle yatırımcı, müteşebbis ve iş insanı her devlet için önemlidir. Gelişmiş ülkeler kendi yatırımcı, müteşebbis iş insanlarına özenle sahip çıkar, yasalar çerçevesinde imtiyazsız ve adil şekilde korumaya çalışırken yabancı yatırımcı ve müteşebbis iş insanlarını da kendi ülkelerinde yatırım yapmaya özendirmek adına, olabildiğince imkân sağlamaya çalışırlar. Çin’in özellikle son 30 yılda, sanayi ve ticaretteki gelişmeleri altında yatan gerçek budur. Çok iyi bilmeliyiz ki, bugün Türkiye’de yaşanan anlamsız ekonomik problemlerin, vatandaşın büyük kısmını ezen kontrolsüz, kaotik piyasanın temel nedeni, cehalet ve ondan beslenen liyakatsiz siyaset kurumudur.