Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye hitaben ‘Ey oğul’ diye başlayan meşhur öğütlerini çoğumuz biliriz. Duvarlarımıza asanlarımızda vardır.

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye hitaben ‘Ey oğul’ diye başlayan meşhur öğütlerini çoğumuz biliriz. Duvarlarımıza asanlarımızda vardır. Bir kısmını hatırlayalım...

Ey oğul, artık Bey’sin!

Bundan sonra öfke bana, uysallık sana.

Gücenme bize, gönül alma sana.

Suçlamak bize, katlanmak sana.

Acizlik bize, hoş görmek sana.

Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.

Haksızlık bize, bağışlamak sana.

Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden

önce çiçek açmaz.

Şunu da unutma;

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.

Ey oğul, ananı, atanı say!

Bereket büyüklerle beraberdir.

İnancını kaybedersen, yeşilken çöllere dönersin.

Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma!

Gördüğünü görme! Bildiğini bilme!

Sevildiğin yere sık gidip gelme!

 

Böyle veciz, derin anlamlı sözlerle devam eder. Bu sözler yalnızca Osman Gazi’ye değil, Osmanlı’daki yöneticilerin pek çoğuna öğüt olmuştur.

Ve bu öğütler, yönetim felsefesine yansımış, Osmanlı topraklarının 20 milyon metrekarelere kadar büyümesinde, Osmanlı’nın 620 yıl, 3 kıtada hakimiyet kurmasında önemli rol oynamıştır. Edebali Hazretlerinin yaşamı ve felsefesi,  tarihimizin gerçeklerinden biri olan şeyhlik mertebesinin en iyi örneklerinden biridir. Günümüzde yerini çoktan gelişmiş öğreti yöntemlerine bırakmış olması gereken bu mertebe, aşırı derecede suistimal edilerek yaşatılmış, 1950’lerden bu yana da, siyasi kaygıların hakim olduğu denetimsizlik nedeni ile kamuoyuna yansıyan bazı örnekleri,  cehaletle dahi izah edilemeyecek kadar iğrenç davranışlar sergiler hale gelmiştir. Yazık ki kendisine dini payeler atfeden bazı günahkar ve sapkın kişiler pek çok çocuğumuzun da geleceğini karartmaktadır.

1579’lardan sonra Osmanlı saraylarında entrikalar, rüşvet, yalan, Bizans oyunları yaygınlaşmaya başlamış, yükselme durmuş, 1699’da ise Karlofça Antlaşması ile ilk toprak kaybı ve gerileme dönemi başlamıştır. Osmanlı’yı Osmanlı yapan veciz ve özlü yaşam biçimi, yönetimlerde 400 yıl hakim olduktan sonra başlayan, sapmalar, sapkınlıklar, acizliği ve beceriksizliği getirmiş ve Osmanlı kuruluşundan tam 622 yıl sonra parçalanmıştır.

Türkler 4000 yıllık tarihlerinde 123 adet devlet kurmuşlardır. Bu devletlerin sadece 16’sı bir asırdan fazla yaşamıştır. Bizler bunu onurla, iftiharla söyleriz.  Ancak bu devletlerin neden binlerce yıl ayakta kalamadığını, neden yıkılmış olduğunu irdelemek ve anlamak gelecek adına daha ibret ya da ders alınacak önemde olmalıdır.  Doğru değil mi?

Yıkılma nedenlerini araştırmaya çalıştım. 16 devlet arasında yer alan Avrupa Hun İmparatorluğu örneğin; Kuruluş Yılı: 375, Yıkılış Yılı: 469. Balamir Han kurmuş, Dengizik zamanında yıkılmış. Yalnızca 94 yıl hüküm sürebilmiş. Neden acaba? Tek dikkat çeken kurucu isimler genelde Türk isimleri iken yıkılışta isimlerin karışması. Örneğin; Büyük Hun İmparatorluğu; Teoman, Mete diye başlamış. Yıkılışta Ousiuliu, Kiuliu-Hou. Timur İmparatorluğu; Timurlenk ile kurulmuş. Yıkılışta Zahüriddin Muhammed Babür var. Osmanlıya bakın; kuruluşta Osman Bey, Orhan Bey, Yavuz Selim, yıkılışta Abdül Mecid, Abdül Aziz, Vahdettin. Bunlar tesadüf ise de garip tesadüfler.

Kendi hesabıma internette ya da kitaplarda bulabildiğim bilgiler çok yetersiz maalesef. Belki ben doğru kaynağı ya da adresi bulamadım ancak tarihe damga vurmuş bu devletlerin neden yıkıldıkları konusunda bilgiler, yeterli miktarda olsa idi,  kolayca bulunabiliyor olmaları gerekmez miydi? Tarihçilerimize çok iş düşüyor.