Maden faciasında şehit olan emekçilerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Haliyle birkaç gün tüm medyada bu acı haber geniş yer alacak.

Ülkemizde ne yazık ki insanlar ekmek parası kazanmak için yerin metrelerce altına inmektedir. Toplum olarak durumumuz budur.

Türkiye’nin ne ürettiğini hepimiz biliyoruz. Sektör, sektör burada yazmaya ihtiyaç yok. İnsan emeği içeren, doğal kaynak tüketen ve çevre maliyeti olan katma değersiz işlerle uğraşıyoruz.

Bu noktada sıkışma yaşanmaktadır. Ne patron, ne çalışan ne de devlet bu durumdan mutludur.

Patron amortismanı, biriken tazminatı ne yapacağını bilememektedir. Çalışan yaşadığı yıpranmaya karşı eline geçenin yetersizliğinden şikayetçidir. Kamu yönetimi sunduğu hizmetin devamını sağlamak için gereken geliri elde edememekten mustariptir.

Türk işçisi özverili ve çalışkandır, verilen işi en iyi şekilde yapmak için uğraşır. İşveren, ailesinin geleceğini riske atarak, sağlığını hiçe sayarak dünyada hiçbir iş insanın yapmayı düşünmeyeceği işlerin peşinde koşar. “Devlet Baba” dula, yetime, hastaya, düşene el verir, dünyada hiçbir devletin öngörmediği bir bakış açısıyla ailesine bakmaya çalışır.

Ancak artık bu ekonomik döngüyü revize etmek durumundayız. Üretim modellerimizi yeniden planlamalıyız. Eski alışkanlık ve ezberlerle toplum olarak arzu ettiğimiz refah seviyesine ulaşamayız.

İki alanda önemli anlayış değişikliğine ihtiyacımız vardır. Birincisi eğitimdir. Hızla dünyanın her noktasında iş bulabilecek donanımda insan yetiştirecek bir eğitim sistemine ulaşmalıyız.

İkincisi kamu-özel sektör dayanışmasının sağlanmasıdır. Çağımızın yönetim anlayışında tam açıklık anlayışı benimsenmiştir. Özel sektörü desteklemek sadece teşviklerle, para vererek sağlanamaz. Özel sektör ve kamu tam bir şeffaflıkla her şeyi masaya koyarak bu noktadan sonra ülkenin zenginleşmesi için ne yapılacağını tartışmalıdır. Her sektörde atılması gereken adımlar ve bunların nasıl atılabileceği, sonrasında nasıl sürdürülebileceği birlikte ortaya konmalıdır. Her geçen gün daha az ancak donanımlı insanla, ileri teknoloji kullanmak durumunda olan bir üretim sektörümüz vardır. Bu adımları özel sektör yalnız başına atamaz. Donanımlı personel için kamu insan eğitecektir, teknolojik yatırımlar için uzun vadeli uygun finansman temin edecektir. Kamu yönetimi, üreticimize katma değerli ürünlerin üretimi ve satışında küresel düzeyde rekabetçi olabilmesi için destek vermeli ve “Türk Malı” kalitesinin arkasında bir garantör olarak durmalıdır.

Eskiden dünyanın en büyük şirketleri maden veya ağır sanayi gibi işlerle uğraşan yapılardı. Bugüne geldiğimizde artık üretimi insan faktörü ve bilginin belirlediğini hepimiz biliyoruz. Gelişmenin yönü ortadadır, buna ivedilikle uyum sağlamak durumundayız.