İnsanoğlu yapısı gerektiği yaşadığı ortamda bir normal arar, normal olarak tanımladığı dinamikte yaşanan ani değişimlerde bir düzen oluşmasını ister. Gözlemlediği şeylerde bu düzeni, yani normali görmek ister.

Bir süre içerisinde benimsediği ortam, artık onun için yeni normal olmuştur.

Daha önce ifade ettiğimiz üzere insanoğlunun etkisi altında olan tüm alanlarda yaşanan trendler, iki aşırılık arasında gidiş gelişleri temsil etmektedir. Bu nedenle bu yolculuğun çoğunluğu aşırılığa ulaşan zaman dilimine isabet etmektedir.

Diyeceğimiz, bizlerin etkilediği sosyal alanlar çoğunlukla bizim belirli bir süre alışabildiğimiz ancak aşırılığa işaret eden ortamları tanımlamaktadır.

Bizler normal bir ortam, düzen arayıp dururken, kontrol etmek istediğimiz dünyamız alıp başını bir yerlere gitmektedir.

Bu sebeplerdir ki; zaman zaman dışardan bakıp dünya, toplum, hayatımızın hiç aklımıza gelmediği biçimde nasıl değiştiğini fark edip, strese girebilmekteyiz.

Dünya tarihinde hep böyle olmuştur; tarih kitaplarında okuyup toplumların nasıl savrulduğunu anlamaya çalışan bizleri ileride başkaları anlamaya çalışacaktır.

O açıdan içerisinde bulunduğumuz ortamın gerçek doğru olmadığını sadece bireysel olarak kontrolümüzde olmayan toplumsal bir trend içerisinde bir aşırılığın yaşandığını kabul edip, işimize bakmalıyız.

Sosyal trendlerdeki aşırılıklar insanların tahmin edemeyeceği uç noktalara ulaşabilir. Bu gerçek unutulmadan, sinema salonunda perdeyi seyrediyor gibi toplumsal ilerleyişi gözlemlemek durumundayız.

İnsanoğlunun hayatı, gözünün aradığı düzene, normale geçme arzusu peşinde tükenmektedir.