Tarihte düzenli toplum yaşamına geçildiğinden bu yana kişiler, şirketler, idareler ya da kurumlar toplumlar devletler arasında “hukuk” alanında anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar, çatışmalar yaşanır. Karşılıklı menfaatle­rin çatışması hukuk alanına geldiğinde de bir şekilde başvuru ile başlar; adı dava olur, icra takibi olur.

Davalar, sandığımızın aksine sadece ülkemizde değil, gelişmiş ülkeler de dahil pek çok coğrafya ve sistemde uzun sürer, yorar, üzer. Üstelik Avrupa, ABD dahil bazı sis­temlerde gerçekten dava yoluna başvurmak pahalıdır. Bizde üç beş bin lira ile görülebilen bazı dava türleri için 100-150 bin lira karşılıkları vardır.

Yine hukuk alanında yaşanan dava uyuşmazlıklarının so­nucunda taraflara dayatılan bir mahkeme kararı ile çözümü çok zaman taraflardan birini memnun etmez. Adil bulun­mayan kararlar da neticede huzur barış yaratmaz, zorla ye­rine getirilebilen bir mahkeme kararı netice olarak insanlarda derin kötü izler bırakabilir. Bu nedenledir ki in­sanlık çok uzun yıllar önce alternatif uyuşmazlık çözüm­leri üzerinde durmuştur.

Bunlardan biri “Tahkim” müessesesidir. Mahkeme yo­lundan daha bir “soft” ‘tur. Ancak tahkim yolunda bile ni­hayetinde hakemin “kararı” söz konusu­dur. Hakemin kararın­dan da mutlak biçimde mutlu olunacağından bahsedilemez.

Ne yapar arabulucu­lar? Kabul ettiğimiz şek­liyle hukukçu tecrübeli ve özel eğitim alıp sınav­lardan geçmiş nitelikli kişilerden oluşan, keza sıkı denetleme mekaniz­malarına tabi arabulucular yolu ile hukuki uyuşmazlığı an­laşma noktasında çözmede taraflara profesyonel anlamda sistematikler uygulayarak “yardımcı” olunur. Görüşmeler gizlilik içinde yürütülür ifşa edilemez. Kazan kazan prensibi uygular Arabulucu, menfaat pastasını genişlet­mekten tutun, anlaşmaya teşvik hususunda tüm ileri pozitif etkenleri kullanır. Hiçbir zaman “çözüm dayat­maz”, en ufak bir şekilde ve titizlikle “taraf tutmaz”, ge­rektiğinde taraflarla ayrı ayrı toplantılar yapar, işbirliğine sürükler. Çok daha hızlı ve ucuz olan bu süreç sonunda anlaşma olduğunda uyuşmazlığı çözen kararı bir hakim ya da hakem vermemekte, kararı bizzat taraf­lar vermektedirler. Bu yönü ile “dayatma” olmayan so­nuçtan iki taraf ta mutlu olacaktır. Devlet te katkı koymakta bu işe, damga vergisini maktu olarak almakta, bazı giderleri hanesine yazmaktadır, yargı gider/harçları ile vergileri hesap edildiğinde bu yönü ile de daha ucuz bir çözüm yoludur.

Yazı başlığımız gelirsek İngilizlerin tanımıyla “dayatılmış bağlayıcı bir karardan daha çok, uyuşmazlığı, mahke­melerce yürütülen klasik yargı faaliyetlerine oranla daha duyarlı, daha kısa sürede, daha ucuz biçimde ve anlaşma yoluyla çözen bir yöntemdir arabuluculuk. (Kaynak; İngilizlerin yaklaşımına göre Alternatif Uyuşmazlık Çözümü- Vedat Ahsen Coşar konuşmasından http://tbbya­yinlari.barobirlik.org.tr). Binlerce yıl öncesine dayanıyor Ara­buluculuğun tarihi. Günümüz anlamında kullanımı ise 1900’leri başında Amerika ‘da işçi uyuşmazlıklarında ortaya çıkıyor. Ülkemizde yasal anlamda 2012 de kabul edilen bir Kanunla, son birkaç senedir de kurum ve kurallarıyla iyiden iyiye hukukumuza yerleşmekte.

Bir daha değinmekte yarar var, sadece “hukuk alanı” için uygulanan bir formül. Ceza hukukunda ise belli suç­lar için “uzlaşma” müessesesi var ki çok ayrı bir konu. Hukuk alanında da tarafları üzerinde serbestçe tasarruf ede­bilecekleri- karar verebilecekleri hususlarda Arabuluculuğa başvurulabiliyor. Mahkeme huzurunda mahkemenin tanı­mak zorunda olacağı her türlü uyuşmazlığınıza arabulucu huzurunda da çözüm bulabilir- kararlaştırabilirsiniz özetle.

Zorunlu Arabuluculuk – ihtiyari Arabuluculuk kavra­mını da çok kısa özetleyelim. Bazı dava türlerini açabilmek için zorunlu olarak önce arabulucu huzurunda görüşme yapmanız anlaşamama safahatına varmanız lazım. (Misalen İşçi alacak davalarında, tüketici hukukunda, alacak verecek meselelerinde- sigorta şirketlerinin dahil olduğu bazı ticari davalarda, yakında sanırım kiraz davalarında). Bu duruma zorunlu arabuluculuk diyoruz. Bunun dışındaki tüm hukuka yansıyan anlaşmazlıklarında taraflar bir ya da fazla arabu­lucu tayin edip, çözümünü serbestçe kararlaştırabilecekleri uyuşmazlıkları “onun yardımı ile” çözme yoluna gidebilirler, işte buna da İhtiyarı arabuluculuk diyoruz. Zorunlu arabu­lucu huzurunda çözüm bulunamadı diyelim bir süre sonra ihtiyari olarak başvurup yine çözüm aramak mümkün. Az evvel özellikle vurguladım. Arabulucunun “yardımı” ile. Çünkü arabuluculuk denen sistemde asıl olan tarafların kendi çözümlerini bulmaları, kendi kararlarını onun yardımı ile vermeleridir.

Yakın geçmişte yüz saate varan temel arabuluculuk eği­timleri alma şansım oldu. Önceki bilgi ve tecrübelerle yoğ­rulduğunda da karşılaşacağım hukuk uyuşmazlıklarını arabulucu ile çözme konusunda daha fazla bilinç ve iradeye sahip olduğumu söyleyebilirim ki bu bir kazanç.

Özetle Arabulucu huzurunda çözümlerin çok daha “iyi” olacağını kesinlikle belirtip tavsiye edebilirim.

Saygılarımla.