Merkez Bursa’nın güneyinde yer alan simge dağı­mız Uludağ. Adı gibi ulu. Şehrimizin takımı Bur­saspor rengini, yeşil beyazın beyazını bu dağdan almış. 12 bin kusur hektarlık alanda 1961’de milli park olarak ilan edilerek bugünkü statüsüne kavuş­muş. 1964’lerde de Uludağ Milli Parkı Kalkınma projeleri başlatılmış. Bu koca alanın çok az bir yüz­desinde (%1,5) yaklaşık 180 hektar bir alanda, bugün iki bölge ha­linde (Eski 1. ve yeni 2. bölge) kayak tes­isleri ve oteller vb. bulunmakta.

Aralık 2018. Hali ha­zırda da görevde bulu­nan Kültür ve Turizm Bakanımız Sn. Ersoy, “Kapadokya için dü­şündüğümüz alan başkanlığı sisteminin Uludağ’a da uygulanması konusunda talep var. Bunu da hızlı bir şekilde değerlendirip inşallah 2019’un başında sonuçlandıracağız” diyor haberde. Sonrasında Uludağ’da bu amaçla düzenlenen toplantı­ların bir kısmına görev icabı katılma şansı buldum. Ancak yine malum sorunlardan yol kat edilemedi. 2019 başlarında sonuçlandırılması planlanan alan baş­kanlığına dair düşünceler 2023 başlarında yine gün­demde.

Yine bir geriye dönelim, 2002 yılında, Uludağ’ın çok başlılıktan kurtarılması ve yeniden planlanma­sına yönelik bir çalışma başlatılmış. Bu çalışma 27.09.2002 tari­hinde, o dönemin Turizm Bakanı Mus­tafa Taşar, Bayındır­lık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan ve Orman Bakanı Nami Çağan ortak imzası ile karar al­tına alınan protokol çerçevesinde “4. Re­vizyon İmar Planı” için Turizm Bakan­lığı tarafından şart­namesi hazırlanıp ihale edilmiş. Ön­cesi de var. 80’lerde 90’larda da Uludağ’a yönelik pek çok plan ortaya atılmış, basın haberlerini süs­lemiş. Tamamı lafta kalmış.

50 yıllık geçmişte Uludağ’ın milli park statüsü ile ilgili de idari kararlar var, konuyla alakalı onca da idare mahkemesi kararları, Danıştay kararları almış başını gidiyor. Tam bir dolambaç olmuş kural­lar, yargı kararları, uygulamalar. Onlarca yıldır Ulu­dağ’daki çok başlılık düzensizlik, plansızlık konuşulup duruluyor. Bölgedeki yatırımcılar, otel ve tesis sa­hiplerinin, kayak hocalarının tüm aktörlerin Ulu­dağ’da sorunlar çözüleceğine dair inançları kalmamış.

En yetkili ağızdan Sn. Cumhurbaşkanımız, Ulu­dağ’ın bir Davos görüntüsüne bürünmesine dair geçmişteki arzu ve temennilerini de hatırlıyoruz. Uludağ’ın fiziki olarak nesi eksik Davos’tan, diğer­lerinden? Katılıyoruz; fazlası var.

Sorun pek çok alanda olduğu gibi alışılmışlıkları geride bırakmada, mantalitede, vizyonda, kısa va­deli çıkarları geride bırakmada. Yörede tesisi bulu­nan bir dostumun deyişiyle Türkiye’ de sorunlar çözülür Uludağ’da çözülmez. Gerçi onun kadar ka­ramsar değilim. Uludağ’ın tüm paydaşlarıyla tüm yıl turizme açık olabilmesi, çevresel sorunların ortaya ko­nulması, tüm paydaşların görüşleriyle kararlılıkla or­taya çıkan sorunların çözülebilmesi, vizyoner fikirlerin hayat bulabilmesi neden hayal olsun ki?

Gelelim bugüne. Uludağ da var olan çok başlılığın, onlarca otoritenin belediyeler, Milli Emlak, Orman Ba­kanlığı, Milli Parklar, Kültür Turizm Bakanlığı gibi deği­şik bakanlıkların, müdürlüklerin yetki alanları birbirinin içine girmiş durumda. Korunması, imar plan­ları, güvenliği, itfaiyesi, ulaşımı, gazı, elektriği, sayıla­mayacak pek çok meselesinde bu yetki karmaşaları yatırımcının da ziyaretçilerin de bürokrasinin de önünü tıkamakta.

Bu işe çare bulabilmek için tekrar masaya konulan alan başkanlığı taslağı/projesinin içine pek göz atılma­dan çevreci örgütlerden tepki aldığına da tanık oluyo­ruz. Endişeler benzer düzenlemelerde doğan geçmişteki kötü örnek ve uygulamalardan kaynak­lansa da Uludağ’ın az evvel bahsettiğimiz tarihi sorun­larının çözümü artık bir yerde şart.

Tabii ki Uludağ’ın olmazsa olmaz doğasına, yeşi­line, çevre korumasına milim zarar getirmeksizin, gözümüzün içi gibi korurcasına.

Çünkü, BAŞKA ULUDAĞ YOK!

Saygılarımla.