Günümüz dünyası, iletişimin sağladığı olağanüstü imkanlarla her konunun, her olayın çok hızlı bir şekilde ve çok detaylı olarak değişik kanallardan paylaşılabildiği bir dönem yaşıyor. Çok taraflı, çok hacimli olaylar ve konular da var, çok küçük, sınırlı etkisi ve yorumu olanlar da var. Büyük konuları bir tarafa bırakıp küçüklerle ilgili olanlara bir göz atalım. Evimizde, işimizde bazen bir yanlış yaparız, iş aksar. Zaman kaybı, emek kaybı, maddi kayıp oluşur. Küçük bir kayıpsa önemsemeyip geçeriz. Ama bu kaybı günlerle, aylarla, yıllarla çarparak değerlendirirsek sonucun hiç de azımsanmayacak boyutta olduğunu görürüz. Bunu azaltmanın ve tümüyle önlemenin yolu ne olmalı?
Öncelikle yaptığımız her işin, attığımız her adımın bir işlem sırası olmalı. Savurganlıkla yapılan işler için ne diyoruz? –Hesapsız, kitapsız işler... –Plansız, programsız işler… Bu deyimleri hemen herkes bilir ve yeri geldiğinde de söyler. Ama uygular mı? Burada yine bir deyimle ifade edelim: -Rivayet muhtelif.
Günümüz Türkiye›sinde okur yazar oranı %90’ı aşmış durumda. Çevremize baktığımızda ise bunun yansımalarını göremiyoruz. En basitinden; çevre duyarlılığı. Kişi, “çöpleri yere atmayın” diye herkese uyarıda bulunur ama yolda giderken elindeki küçük çöpü yere atar. Bu yalnız ülkemiz insanına özgü değil. Gelişmiş ülkelerin insanları da aynı davranışlarda bulunuyorlar. Ancak oralarda bu davranışlar hızla azaldı. Nasıl oldu bu? Öncelikle çöpler için çok sıklıkla belirli yerlere kutular kondu. Bunlar atığın çeşidine göre çoğaltıldı. Bu atıkların geri kazanımı için teknolojik uygulamalar özendirildi. İkincil olarak da cezalar konuldu ve arttırıldı. Ülkemizde de bu uygulamalar giderek yaygınlaşıyor. Ama hâlâ almamız gereken epey yol var.
Aslında çağdaş dünyadaki gelişmelerin başında her şeyin daha küçük olması gayreti var. Bunlar aklınıza gelebilecek her üretimi kapsıyor. Örneğin bir otomobil eskiden boyutları büyük birkaç yüz parçadan oluşurken, şimdi çok küçültülmüş birkaç bin parçadan oluşuyor. (Elektrikli araçlar bunu biraz azaltacak) Büyük güç üreten, aktaran ve dağıtan hidrolik ekipmanlar; küçük küçük komponentlerden oluşuyor. Böylece büyük işleri küçük boyutlu makinalarla yapabiliyoruz.
Bu vesileyle bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Genç bir mühendistim. Trabzon Çimento Fabrikasında çalışıyordum. Yıl 1974. Fabrikanın en önemli ünitesi, yarı mamülün üretildiği döner fırın bölümü. Burada, önceden öğütülerek hazırlanmış hammadde pişirilip soğutularak yarı mamül klinker haline getiriliyor. Şirketin yakıt ve elektrik tüketiminin en fazla olduğu bölüm bu ünite.
Soğutma işleminin hava ile yapıldığı ızgaralı bir sistem ünitenin son bölümü. Bu ızgarada soğutucunun ileri geri hareketini sağlayan ve hızı kontrol edilebilen bir tahrik sistemi var. Tahrik sistemi, PIV firması tarafından geliştirilmiş, hızı değiştirilebilen bir dişli kutusu ve elektrik motorundan oluşuyor. Dişli kutusu arızalandı. Üniteyi durdurduk ve arızayı gidermek için dişli kutusunu söktük. Tamiratı yaptık ve yerine monte ettik. Ünitenin duruşunun çok önemli olması nedeniyle ben de başında nezaret ediyorum. 24 saat sonra dişli kutusunu (redüktör) çalıştırdık. Ama kısa bir süre sonra aşırı ısınma tespit ettik, durdurduk. Sökmeye ve detaylı bakmaya karar verdik. Bir arızalı parça göremedik, tekrar çalıştırdık. Yine ısındı. Bu işlemi birkaç defa tekrar ettik. Uykusuz ekip, yorgun argın çare arıyoruz. Çimento fabrikalarının fırın ünitesi 24 saat çalışır. Yağlama işlemleri de 24 saat devamlı kontrol altında bulundurulur. Bu yüzden her vardiyada bir yağlama ustası vardır. Redüktörü sökerken yağlama ustası yağı boşaltma işlemini yapar. Bizim artık tâkâtimizin tükendiği saatlerde yağı boşaltan usta tekrar işe gelmiş, bizi izliyordu. Bizim sıkıntılı bir şekilde olayı irdelediğimizi görünce elini önlüğünün cebine sokup 5 milimetre çapında, 10 milimetre boyunda yüksük şeklinde bir borucuk çıkarıp, “parça bu redüktöre ait olabilir” dedi. Son kez redüktörü söktük ve gördük ki, biz yağlama borusunu zorlayarak yerine yerleştiriyoruz. Halbuki firma, araya bu bağlantı elemanını koymuş. Biz zorlayarak bağlantıyı yaptığımızdan redüktör çalıştırıldığında bağlantı çözülüp yağlama yapılamıyor. Sonuçta sorunu halletmiş olduk. Ben de böylece mesleğimin başlangıç yıllarında ilk kez 52 saat uykusuz işe nezaret etmiş oldum. İş bitince, gittim biraz kestireyim dedim. Yorgunluktan tam 24 saat uyumuşum.
Arızasız, sorunsuz günler geçirmenizi diliyorum.