Önceki iki yazımda çimento sektörü ve ekonomik durum ile ilgili 2021 yılının resmi verileri bazında görüşlerimi belirtmiştim. Bu yazımda, geçen yılın inşaat sektöründe TÜİK tarafından bildirilen değerleri ve üç yazımla ilgili kendi görüşlerimi belirtmek istiyorum.
2021 yılının 4. çeyreğinde belediyeler tarafından yapı ruhsatı verilen binaların sayısı %14, daire sayısı %16,8, yüzölçümü ise %24,1 artmıştır. 4. çeyrekte çeyrekte yapı ruhsatı verilen yapıların toplam yüzölçümü 49,2 milyon m2 iken, bunun 27,8 milyon m2’si (%56,5) konut, 11,5 milyon m2’si (%23,3) konut dışı ve 10,5 milyon m2’si (%20,2) ise ortak kullanım alanı olarak gerçekleşti.
2021 yılının 4. çeyreğinde belediyeler tarafından yapı kullanma izin belgesi verilen yapıların bina sayısı %28,9, daire sayısı %18,3 ve yüzölçümü %16,8 artmıştır. Ruhsat ve iskan izni verilmiş yapı sayıları arasındaki fark 2021 yılında hemen hemen kapanmış ve birbirine paralel ve yatay bir seyir izlemiştir.
Türkiye genelinde 2021 yılında 1.491.856 konut satılmıştır. İlk 3 il ise bilineceği üzere İstanbul %18,5 Ankara %9,7 ve İzmir %5,8 pay ile sıralanmıştır. En düşük konut satışı sırasıyla Hakkari 267 konut, Ardahan 377 konut, Bayburt 871 konut olarak tespit edilmiştir.
2021 Aralık ayında konut kredisi kullanımı 8.120.148 TL olmuştur. Konut Kredisi Faiz Oranı ise aylık bazda %1,44 olmuştur.
2021 yılı sonunda Türkiye’deki konut stoku yaklaşık 3,1 milyon olmuştur. Stokların azalmaması inşaat sektörünün yeni projelerini fiiliyata sokamamasını getirmektedir. İnşaat maliyet unsurlarının fiyatlarının beklenenin üzerinde olması, bu beklentinin bir süre daha süreceğini göstermektedir.
Ülkemizin ana istihdamını sağlayan sektördeki bu durgunluk ve hatta düşüş nasıl canlandırılabilir? Konut ihtiyacı halen yüksek oranda devam etmektedir. Köyden kente göç tümüyle durdurulamamış, çiftçi küstürülmüştür. Özellikle gübre, akaryakıt ve elektrik fiyatlarındaki artışlar çiftçiyi neredeyse üretim yapamama durumuna getirmiştir. Tarladan soframıza gelene kadar tarım ürünleri, birkaç kat pahalılaşmaktadır. Konuyu bilenlerin, içinde olanların söyledikleri duyulmamaktadır. Başarısız Tarım Bakanı değişmiştir ama yenisinden dişe dokunur bir çözüm duymadık. Ülkemizdeki her kademede bulunan yetkililer çözümün üretimde olduğunu söylemekte ama ortaya elle tutulur bir uygulama koyulmamaktadır.
Meslek Liselerine herkes methiyeler düzmekteler. Bir Endüstri Meslek Lisesi mezunu olarak bu beni memnun ediyor. Ama bu bir şeyi çözmez. 12 yıllık zorunlu eğitimden sonra devlet tüm öğrencileri üniversite kapılarına yığıyor. Her yıl yaklaşık 1 milyondan fazla gencimiz yüksek öğrenime katılıyor. 1 milyona yakın gencimiz hayata atılıyor. Bu gençlerin büyük bölümü iş bulamıyor. Bir kısmı çok düşük maaşla çalışıyor. Bunlar da lise mezunluğunun yeterli, hatta fazla geldiği işler yapıyor. Az bir bölümü yurt dışına gidiyor. Neresinden bakarsanız israf. Bizim gibi dış ticarette sürekli açık veren bir ülke için çok yanlış bir politika uygulanıyor.
Size bir örnek vermek istiyorum. Almanya ile nüfusumuz hemen hemen eşit. Peki eğitimde durum nasıl, rakamlara bakalım. Almanya’da ilk ve ortaöğretimdeki öğrenci sayısı 8,3 milyon, üniversitelerdeki öğrenci sayısı 2,9 milyon civarında. Türkiye›de ise yaklaşık 8 milyon dolayında üniversite öğrencisi var. Bu sayının yaklaşık 3,5 milyonu açık öğretim öğrencisi. Ortaöğretimdeki öğrenci sayısı ise 6,3 milyon. Bunun 3,9 milyonu genel liselerde, 1,7 milyonu mesleki ve teknik liselerde, 667 bini imam hatip liselerinde eğitim alıyor. 8019 resmi, 2576 özel, 4036 endüstri meslek lisesi ve 1408 imam hatip lisesi var. Yaptığım araştırmada Almanya’da hiç imam hatip lisesi benzeri bir okul yok (2003 yılı). Sonrasında kurulmuşsa bilemiyorum.
Ağustos 2020’de yayınlanan bir araştırmaya göre, üniversite mezunlarının %42’si mezun olduktan sonra iş bulamadı. 6 ay içerisinde iş bulanların oranı %29 olurken, 6-12 ay arasında iş bulanların oranı %10. İş bulanların %31’i de asgari ücretle çalışmaya başlıyor. Aynı araştırmada İTÜ gibi yetkin bir üniversitenin %23,5’i mezun olduğunda iş bulamadı. %37,2’si 6 ay içinde iş bulabildi. ODTÜ mezunları biraz daha iyi durumda. Yukarıda kısaca belirttiğim hususlar göz önünde bulundurulduğunda ülkemizin iç acıtıcı durumunu anlamak kolaylaşır. Konu geniş, dert çok ama yine de umudumuzu diri tutalım.
İşi bol, kalkınma yolunda koşan bir Türkiye özlemi ile sağlıklı günler diliyorum.