Gerek ülke yönetimimizde, gerekse kentlerimizin yönetiminde toplumumuzun huzurunun, refahının ve mutluluğunun, yönetimlerin ana hedefi olduğunu düşünenlerdenim ve bu hedefleri yakalamada en etkin yönetim tarzının demokrasi olduğuna inananlardanım.

Ve bir mühendis gözüyle de demokrasi kavramını ben yazımın başlığında yer aldığı gibi tanımlıyorum. İnsanlar, aralarında oluşturdukları yaşam kurallarını uyum içinde sürdürdüklerinde, bir arada olurlar ve bir toplum oluştururlar. Bu toplumun devamlılığı da, toplum bireylerinin bu kurallara, yaşam koşulları paralelinde uyum içinde kalmalarıyla oluşur. Kuralların devamlılığının sağlanması da, uygulanma denetimlerinin hassasiyetine ve de devamlılığına bağlı olmaktadır. Denetim etkinliğini kaybederse ki bu kaybetme, en küçük bir uyumsuzluğun bile anında ceza ile karşılaşmaması sonucu oluşur, kurallara uyum aksar, toplumsal yaşam kargaşaya bulaşır. Tabii bu kargaşadan zararlı çıkanlar da, toplumu oluşturan bireylerin kendileri olur. Bu yazdıklarımı yaşadığım bazı örneklerle güçlendireceğim.

Günümüzde insanlar bu birlikteliklerini yaşam alanlarında, mahallelerde, köylerde, kasabalarda, şehirlerde ve de tabii ülkelerde oluştururlar. Bu birlikteliklerin uyum içinde sürmesi, insanların kendilerinin belirlediği toplum kurallarına uymaları, aralarında oluşan anlaşmazlıkları, bir masaya oturarak, her yönüyle tartışarak, çözümler üretmeleriyle, giderilir. İşte böyle bir ortamı kent bazında oluşturmak amacıyla Bursa Kent Konseyi’ni kurmuştum başkanlık dönemimde. Kent Konseyi Başkanı, Büyükşehir Belediye Başkanıdır, üyeleri de kentimizdeki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, muhtarlar ve bilim insanlarıdır. Toplantıların gündemi, başkan ve üyelerin önerileriyle oluşur, toplantıları Belediye Başkanı yönetir, gündemdeki kent sorunları ve de kentin gelişmesine yönelik öneriler tartışılır, kararlar oylama ile alınır. Konseyin, kentte yapılmasına karar verdiği bir oluşum olursa, Belediye Başkanı bu kararı Büyükşehir Meclisi gündemine aldırır, konu mecliste tartışılır, meclisin kendi siyasi sorumluluğu kapsamında bir karara ulaşılırsa uygulamaya sokulur, meclis kabul etmezse uygulanmaz.

Dönemimde, Bursa halkının sağlığını tehdit eden Nilüfer Çayı kirliliğinin kontrol altına alınması için yerleşimlerin pis su atıklarının arıtıldığı tesisler BUSKİ tarafından kurulmuş ve işletmeye alınmıştı. Sanayi tesislerinin de kendi atıklarını arıtmalarını kurmaları ve işletmeye almaları sağlanmıştı. BUSKİ çaydan devamlı numune alarak kirliliği kontrol altına almış, kirleten işletmelere de ceza mekanizması işletilmişti. Ve sonuçta çay temiz akmaya başlamıştı. Sanayi tesislerinin atık arıtma sisteminin kontrol edilme örneğini Fransa’da, Lyon’da görmüştüm. Kimyasal atıkları yoğun olan bir sanayi tesisini geziyordum. Tesis sahibi, gezimizin sonunda atıklarını akıttıkları dereyi göstermişti, pırıl pırıl su akıyordu. Eğer biz bir kaçamak yapıp arıtmayı durdurursak ve kentin kontrol sorumlusu birimi, günün veya gecenin herhangi bir saatinde alacağı numunede kirletmemiz açığa çıkarsa, ilkinde çok yüklü bir para cezası yeriz, tekrarında belli süreli tesis kapatma cezası verirler demişti. İşte bu bakış açısıyla kentimizin değerli OSB ailelerine sesleniyorum; Gelin sizler de DOSAB’ın kurduğu düzeni kurun, atık sularınızı arıtarak yeniden kullanın. Büyükşehir Belediyemize de sesleniyorum, sizler de sanayi atık sularının yakın takibini sağlayın ve de ceza mekanizmasını işletin.

Hepimiz kent içi seyahatlerimizde yollarımızda cirit atan kamyon ve tırların tehlike yaratan baskısı altında kalırız, oysa yurt dışına ihraç edilen malları Avrupa ülkelerine taşıyan aynı tırlar, o ülkelerin yollarında sağ şeridin dışına çıkamazlar, lastikleri çizgi üzerine bassa bile anında büyük ceza yerler, yolların elektronik takip sistemlerinin kayıtlarıyla daimi takiptedirler.

Benim yaşadığım bir kural ihlali cezalandırma olayı da ABD’den, Güney Kaliforniya’da yaşayan bir sınıf arkadaşımı 80’li yıllarda bir ziyaretimde otoyolda, sol şeritte seyahat ediyorduk. Arabanın içinde dört kişiydik, bu şeritte araba kullanmanız için içerde minimum dört kişi olma şartı varmış. Yanımızdan bir motosiklet geçti, arkadaşım, bak şimdi ne olacak dedi. Hakikaten dört beş mil sonra motosiklet durduruldu ve cezalandırıldı, ne kadar biliyor musunuz, 370 dolar!

Evet, Demokrasi kurallar rejimidir, kurallara uyduğunuz sürece hür yaşarsınız, istediğiniz gibi yaşarsınız, ama en küçük bir sapmanızda cezayı karşınızda bulmazsanız demokrasi biter, kargaşa başlar, önce sizin, sonra herkesin hür yaşam hakkı elinden alınmış olur.

Evet, herkese sesleniyorum; ilkokullardaki öğretmenlerimizden, TV’lerdeki programcılara, camilerdeki imamlardan üniversitelerdeki bilim insanlarımıza, bütün sivil toplum kuruluşlarımızdan kentlerimizi, ülkemizi yönetenlere kadar herkese sesleniyorum;

Toplum içindeki yaşamımızı düzenleyen kuralları toplumumuza her vesile ile anlatın, bizler de bu yaşam kurallarına hassasiyetle uyalım ve kuralların toplumumuz içindeki işlerliğini sağlayalım ve de kurallara uymayanları, bizi yönetenler anında cezalandırsın…