Son yıllarda bir kelime çokça söylenir oldu. Ülkemizde buna kısaca betonlaşma deniyor. Bir kesim insanımız tarafından beton sanki olumsuz bir durum olarak görülüyor. Ancak bunun yanında gelişelim isteniyor. Alt yapı yatırımları, modern yollar, köprüler, viyadükler, konutlar, ortak kullanım yapıları, spor tesisleri yapılsın deniliyor. Eğer tüm bunlar yapılacaksa bize beton gerekli. Başka alternatifler sağlamak günümüzde pek mümkün değil. Ahşap ve çelik kullanılabiliyor ama sınırlı miktarda ve belirli yapılarda. Üstelik onların kullanımı da yeni sorunlar yaratıyor.
Burada sorunun tanımını yeniden düzenlemek gerekiyor. Bence bu şikâyeti “Yanlış Yapılaşma” olarak tanımlamak daha doğru olacak. O zaman herkesin yakındığı konular ortaya gelecek.
Nedir bunlar?
-Belediyelerin imar planları,
-Merkezi hükümetin kararları,
-Kentlerdeki yeşil alanların gittikçe azalması,
-Artan trafiğin yarattığı çevre kirliliği ve daha niceleri.
Şimdi biraz konunun dünya ve Türkiye ölçeğinde boyutuna bakalım. Dünyada 2021 yılında 4 milyar 300 milyon ton çimento üretildi. Bu ölçekte başka bir sınai ürün şimdilik yok. Yakın gelecekte de görünmüyor. Çimento ve dolayısıyla beton alternatifleri yetersiz ve pahalı olan ürünler.
Çimento üretiminde dünya lideri ülke Çin Halk Cumhuriyeti’dir (2 milyar 430 milyon ton). Türkiye olarak dünya çimento üretiminde ilk 10 ülke içerisinde 6. sıradayız. Dünya çimento ihracatında ise ikinciyiz. 2021 yılı çimento üretimimiz 79 milyon ton, iç satışımız 60 milyon ton, ihracatımız 19 milyon ton oldu.
Çimento konusunu analiz ederken kullanılan temel kriter Kişi Başına Tüketilen (KBT) çimento miktarıdır. Bu değer şu anda Çin’de 1700 kg., bizde ise 700 kg.’dır. Avrupa’da altyapı yatırımlarının hemen hemen tamamlandığı, kente göçün son bulduğu bir durum söz konusudur. Bu nedenle Avrupa Birliği ortalaması 300 kg. KBT’nin altındadır.
Çimento ve beton, özellikle Güney Avrupa’da deprem kuşağı olması nedeniyle hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle gerek çimento gerekse hazır beton standartları ilgili AB kurumları tarafından uzun yıllar komitelerde tartışılmış, uzmanların raporları incelenmiş ve nihayetinde AB standardı kabul edilmiş ve yürürlüğe koyulmuştur.
Ülkemizde TSE bu standartları aynen tercüme ederek kabul etmiş ve uygulamayı yasal olarak başlatmıştır. 2012 yılının Şubat ayında son revizyonu yapılan TS EN 197-1 Çimento Standardı tüm ülkemizde zorunlu olarak uygulanmaktadır. Beton Standardı olarak da TS EN 206 yürürlüktedir ve yasal olarak uygulanmak zorunluluğu vardır. Yıllardır uygulanan bu standartlarla ilgili ciddi bir sorun yaşanmamıştır.
Geçmiş yıllarda Türkiye Çimento Müstahsiller Birliği ve Türkiye Hazır Beton Birliği yönetim kurullarında görev yaptım ve bu gelişmelerin içinde bulundum. Ayrıca gerek çimento gerekse hazır beton standartlarının hazırlanması, yürürlüğe konulması aşamalarını yakından izleme imkânım oldu. Ülkemiz, bu standartların kabulü ve uygulanması konusunda hiç tereddüt yaşamamıştır. Yeşil çevre duyarlılığı, emisyonların azaltılması, görsel güzelliğe özen gösterilmesi tüm vatandaşlarımızın olduğu gibi çimento ve hazır beton sektörlerinin de gündemlerinin ana maddeleri arasındadır. Önümüzdeki dönemlerde bu duyarlı bakışın daha da etkinleşeceğine eminim.
Çimento üretimi, çelik sektörü ile birlikte enerji yoğun bir sanayi dalıdır. Bu nedenle teknolojik gelişmeleri ve çevre koruma ile ilgili sınırlamaları yakından izlemektedir. Vatandaş olarak yaklaşımımız, reddeden değil denetleyen bir pozisyonda olmamızdır.
Daha kalkınmış, daha çevreye saygılı, daha ekonomik çözümlere odaklanmış bir Türkiye bizlerden gayret beklemektedir. Gençlerimizi, çocuklarımızı böyle bir Türkiye için motive etmeli, onların heveslerini, çalışma azimlerini arttırmalıyız. Bunlar bana elli yılı aşan mühendislik hayatımın verdiği sorumluluktur.