AB ekonomisinin sürdürülebilirliğini sağlamak ve Avrupa’yı 2050 yılında “iklim-nötr” yapmak hedefiyle açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı (Europen Green Deal) AB’nin 2050’ye kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanması ve ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının sona ermesi gibi temel hedefleri içeren yeni büyüme stratejisidir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın gerektirdiği dönüşüm ve ilave sera gazı azaltım hedeflerinin Avrupa sanayisi üzerinde yaratacağı maliyet karşısında Avrupa’nın rekabetçiliğinin korunabilmesi ve üretimin, emisyon azaltım hedefi AB’den az olan ülkelere kaymasının (karbon kaçağının) önlenmesi için, “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması”nın hayata geçirilmesi gündemdedir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı belgesinde, seçili sektörler için ithalat fiyatının, ürünün karbon içeriği dikkate alınarak belirlenmesine ilişkin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasına dair önerinin bu yıl içerisinde (2021) sunulması öngörülmektedir. Söz konusu önlemin ne şekilde tasarlanacağı, uygulama usul ve esasları ile seçili sektörler henüz açıklanmamış olup; önlemin, eşyanın karbon içeriğini daha doğru yansıtacak şekilde ithal fiyatının belirlenmesini temin edeceği belirtilmektedir. AB ülkeleri, bu süreçte en büyük sorunu ekonomik neden olan rekabet edebilirlik, konusunda yaşamaktadırlar. Bu durumdan dolayı AB ülkeleri rekabet üstünlüğünü kaybettiklerini ve bunun haksız rekabete yol açtığını iddia etmektedirler. Bu mekanizmada bizi ilgilendiren en önemli konu, AB-dışı üreticilerin sorumlu tutulacağı (sınırda vergiye tabi olacak) emisyonların kapsamının nasıl belirleneceğidir.
Bu kapsamda, Türkiye ekonomi ve sanayisinin yeşil dönüşümü; kapsayıcı ve sürdürülebilir bir büyümenin tesis edilmesinin yanı sıra, ülkemizin AB başta olmak üzere, üçüncü ülkelere ihracatında rekabetçiliğinin korunması ve güçlendirilmesi için çok önemlidir. Bu alanda, atılacak adımlar aynı zamanda ülkemizin küresel değer zincirlerine entegrasyonunun geliştirilmesi ve uluslararası yatırımlardan alacağı payın artırılması bakımından da önem teşkil etmektedir.
Türkiye’nin en büyük ticari partnerinin AB olması nedeniyle bu uygulama ihracat yapan birçok sektörü doğrudan etkileyecektir. Bu konuda Türkiye’nin iklim ve enerji politikaları nasıl olacak, hükümet nezdinde bu uygulamaya nasıl bir tepki verilecek önümüzdeki dönemlerde belli olacaktır.
Türkiye’de enerjiyi yoğun kullanan işletmelerin artık iklim değişikliğine neden olan karbon emisyonu azaltımını esas alan dönüşümü sağlayacak yeni stratejiler geliştirmesi gerekmektedir. Bu dönüşümü AB tarafından uygulanacak olan bu sistem için değil, uzun dönemli ayakta kalmak, sürdürülebilirlik noktasında sorumluluk almak için yapmak önemlidir. Sanayicinin “AB’nin uygulayacağı emisyon cezasını öderim ve yine ihracatımı yaparım” anlayışına kapılmaması gerekiyor. Çünkü tedarikçisi olunan işletmeler ya kendi sorumlulukları gereği ya da nihai malı sattıkları tüketicilerin baskısı sonucu tüm tedarik zincirinden kaynaklanacak karbon ayak izinin hesabını müşterilerine vermek zorunda kalacaktır. Bu bağlamda eko-etiketleme türü uygulamalarda karbonsuz, temiz üretim yapıldığını görmek ve göstermek zorunlu olacağından, sizden ithal ettikleri mamulün de temiz olmasını isteyeceklerdir. Süreci iyi okuyamayan, kirli üretim yapan işletmeler ise müşterilerini ve AB’de ya da diğer azaltım yükümlülüğü almış ülkelerde pazar payını kaybedeceklerdir. Bu anlamda, artık acilen işletmelerin, nasıl enerji ve kaynak verimliliğini sağlayacaklarını, yenilenebilir enerji türüne ve temiz üretim teknolojilerine nasıl geçeceğine yönelik plan ve yatırımlarını yapmaları gerekiyor. Yeni teknolojiler, sürdürülebilir çözümler ve ezber bozan yenilikler, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın ortaya koyduğu hedeflere ulaşmak için kritik öneme sahiptir. Avrupa Birliği bir anlamda ‘Gelecek nesil’ ticaretin kurallarını yeniden yazmaya başlamıştır. Artık ticarette sadece finansal unsurlar değil sosyal, çevresel hatta temel insan hakları ile ilgili konular da belirleyici ve ön planda olmaya hazırlanmaktadır. Bu nedenle mutlaka Sanayi Sektörünün Karbonsuz Ekonomiye Geçiş Sürecinin Desteklenmesi gerekmektedir.
Bursa’nın önemli değerlerinden olan uzun yıllardır kentine hizmet eden, sektörün nabzını tutan EKOHABER Ailesi’nin 26. yılını kutlar, daha nice yıllarda değer katmaya birlikte devam etmeyi dilerim.