24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla başlayan savaş ile beraber Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık başta olmak üzere, dünyanın pek çok ekonomik gücü tarafından Rusya ve Belarus’a karşı ciddi yaptırımlar getirilmeye başlandı. Finansal ve ticari sektöre yönelik getirilen yaptırımların pek çok unsurunu senelerdir bu köşede işlemekteyiz. Peki son durum ne? Bekleyen riskler, ve pratikte alınan sonuçlar nasıl? Politika ve hukuk ekseninde inceleyelim.

ABD, uzun senelerdir Sudan, Kuzey Kore, İran, Kırım gibi bölgeler başta olmak üzere, devasa ekonomik gücünü yaptırımları aracı ederek kullanıyor ve yaptırım getirilen kişi, şirket, kurum veya sektörler ile iş yapanları ABD ekonomisinden, ABD Doları ve teknolojisi dahil olmak üzere tamamen siliyordu. Kullandığınız her kredi kartından, her bilgisayar ve telefon ile neredeyse tüm ihracat işlerinde ABD sahipliği bulunduğunda, bunun yaptırımlı tarafa getirdiği yıkımı açıklamaya gerek yok.

Avrupa Birliği ise yaptırımlara son bir senede Rusya bazında ciddi bir ağırlık verdi. Dokuz ayrı yaptırım paketi ile, ilgisi olmayacağını düşündüğünüz basit ürünlerden tutun pek çok kişi ve şirket ile sektör, yaptırıma uğramış durumda. AB, Rusya’ya yaptırım paketlerinin onuncusunu 24 Şubat 2023’e kadar getireceğini açıkladı. Rusya’nın ilave bankalarına, savunma teknolojilerine, ve çifte kullanıma tabi (dual-use) yani hem sivil hayatta hem savunma sanayiide kullanılabilecek ürünlerin ticaretine karşı ürün ve şirket bazlı bir yaptırım paketi bekleniyor. Eğer Euro kullanıyorsanız, veya şirketinizde AB hissedarı/yöneticisi veya yetkilisi varsa, veya AB şirketi kontrolünde banka/aracı kuruluşlar ile çalışıyorsanız; ilgili ihracat/ithalat işleminde ürünlerin gümrükte kalması, paranın bloke olması gibi sonuçlarla karşılaşılıyor. O nedenle baştan önlemler almak gerekiyor.

Yeni yaptırım paketinde önemli bir tartışma var: Rusya’nın nükleer şirketi olan Rosatom’a yaptırım getirilmesi yönünde ciddi talepler mevcut. Ancak bu o kadar basit bir iş değil. Biliyorsunuz, Mersin Akkuyu’da inşaatı süren nükleer santralinin mülkiyeti ve yönetimi, Rus devlet şirketi olan Rosatom’un. Rosatom, global uranyum zenginleştirme piyasasının %30 civarında kontrolüne sahip, dünyadaki tüm nükleer santrallerin aşağı yukarı %20’si Rusya tarafından tasarlanmış, Slovakya ve Macaristan gibi ülkeler nükleer santrallerinde Rosatom’a bağlı durumda, ve Rosatom’un dünyada devam etmekte olan teslim edilmesi planlanan işlerinin büyüklüğü 200 Milyar Dolar’ı buluyor. Çoğu devletten büyük finansal boyutu ve global etkisi olan bir şirket Rosatom. Bu nedenle Macaristan başkanı Orban, Rosatom’un dahil olacağı bir paketi kesinlikle veto edeceğini söylüyor. AB’de yaptırım paketlerinin onaylanması için oybirliği gerekiyor.

Yaptırımlı şirket ve şahısların, yaptırım uygulayan ülke/birlik ekonomisi ve şirketlerinden tamamen uzaklaştırılması; bu yol ile yaptırıma uğratılan ülke, şirket ve şahısların cezalandırılmaya ve caydırılmaya çalışılması, bu işin özeti. Ancak ABD’ye oranla AB, bürokrasisinin yavaşlığı, fazla regüle olması ve karmaşıklığına ek olarak, Rusya’ya olan ekonomik ve ticari bağlılığı sonucunda; yaptırımlarda istediği faydayı tam olarak alamıyor.