Geçen haftaki yazımı hatırlarsınız. Dün İnstagram’da aynı konuyu işleyen bir kızımızın örneklerini dinledim. Benim örneklerimden çok daha çarpıcı bulduğum bir tanesi şöyle. “Size TCMB zararını kapatmanız için her gün 1 Milyon TL versem, zararı ancak 2241 yılda kapatabilirsiniz” demiş. Yani Allah’ın her günü 1 Milyon TL (59 asgari ücretliye bir aylık çalışma karşılığı ödenen miktar) ödeseniz, zararın kapanma tarihi 4265 yılı.
2000 yılında Türkiye’de 1 dolar 0,6 TL, 1 gr. altın 6 TL, inşaat m2 maliyeti 114 TL, asgari ücret 70 TL, emekli maaşı 140 TL, 1 kg ekmek 0,5 TL idi. Bugün ise 1 dolar 32 TL, 1 gr. altın 2400 TL, inşaat maliyeti 14.000 TL, asgari ücret 17.000 TL, emekli maaşı ise 10.000 TL, 0,200 kg Ekmek 10 TL. Küsürler kolay hesap bakımından dikkate alınmadı. Bu durumda son 24 yılda dolar 53 kat, altın 400 kat, inşaat maliyeti 122 kat, asgari ücret 243 kat, emekli maaşı 72 kat, ekmek fiyatı 100 kat artmış. 2000 yılında 100 dolar bozup 10 gr. altın alabilirdiniz. Altınınızı bugün bozsa idiniz 24.000 TL alırdınız. Onunla da tekrar dolar alsanız 750 dolarınız olurdu. Parayla kolay para kazanmanın en kolay yolu. Türkiye’nin taşı toprağı altın. Eşeleyip yorulmaya, terlemeye de gerek yok.
Ekonomide aranılan en önemli kriter istikrar. Rakamlar ise gerek artış oranları, gerekse kendi aralarındaki büyük farklarla bir istikrardan çok kaosu işaret ediyor. Ekonomide belirgin sıkıntılarında nedenlerini daha iyi anlamayı mümkün kılıyor. Fiyat artış oranlarının yıllara göre bir istikrarıda mevzubahis değil. Yine çarpıcı bir örnek olarak son 4 yıla bakalım. Şu anki ekonomi yönetiminin hakimiyeti altında kaydedilen değerler şöyle.
“2019-2023 döneminde 5 trilyon 393 milyar lira net büyüme kaydeden merkezi yönetim borç stokunda kümülatif oransal artış yüzde 405,8’e geldi. Başka deyişle 2023 sonu itibarıyla stok, 2019 sonundakinin tam beş katı düzeyine çıktı. Bu dönemde TL cinsi borçlar yüzde 260,3 büyürken, döviz cinsi borçlardaki artış yüzde 553,1’e ulaştı.”
Ekonomist sayın Mahfi Eğilmez’in son yazılarından birisi, kriz ortamında kafe ve restoranların, yolların neden dolu olduğu konusunda yaptığı analizin okunmasını önemle tavsiye ederim. Gelir düzeyine göre yüzde 20’lik dilimlerle yaptığı çalışma ile, toplumun yaşam standartlarını da belirleyen çok realist bir yaklaşım sağlamış. Bu çalışma da ekonomideki istikrarsızlığın toplum kesitleri arasındaki boyutlarını, orta direğin nasıl yok olduğunu ve toplumun yüzde 20’si ile yüzde 80’i arasındaki gelir adaletsizliğini göstermek bakımından önemli. Toplumun küçük kesimi yüksek gelir düzeyi sayesinde kafe restoran ve yolları doldururken, büyük kesimin düşük gelir düzeyi nedeni ile et, ekmek kuyruklarına mecbur kalması dengeleri ciddi boyutta bozan mertebede.
Kendisi önemli ekonomik sorunları aşma mücadelesi veren insanların, günlük ortamda giderek artan oranda karşılaştıkları imtiyazlı göçmenler sorunu ise çok ciddi sosyal problemlere gebe. Medyanın giderek kirlenmesi tarafsız haberciliğin tamamen unutulması, vatandaşın neye inanacağını bilememesi de güvensizlik ortamını ve gelecek kaygılarını arttırıyor. Ne düşünse, nasıl değerlendirse, bilemiyor insan. Hayırlısı.